YAMALI HAYAT’A DAİR KISACA
Beş yıldır önümde, daktiloyla yazılmış 39 sayfalık bir uzun öykü, ya da kısa bir roman duruyordu. Bu romanı ben, 1995 yılında Amasya Hapishanesindeyken yazmıştım. 21 yaşındaydım o zaman.
İçerde yazarak dışarıya çıkartabildiğim diğer kısa öykülerimin ve şiirlerimin çoğunu bilgisayara geçmiştim. Ama bu 39 sayfalık roman gözümü korkutuyordu. Zaten bilgisayarda hızlı yazabilen biri de değilim. Yıllar sonra sevgili dost, Hasan Hüseyin Arslan’a daktilo sayfaları halinde okuması için verdim. O bana bu romanın tozlanıp gitmemesi gerektiğini, diğer insanlarla paylaşmam gerektiğini söyleyince, Yamalı Hayat’ı bir akşam yeniden okudum. On beş yıl önce, çok gençken yazdığım bu roman, bunca yıl sonra yeniden okunabilecek ve yayınlanabilecek halde miydi? Eksiklikleri, yanlışları, çelişkileri var mıydı?
Bu duygularla Yamalı Hayat’ı, bir kez değil, iki kez üst üste okudum. Evet, romanın eksiklikleri, yanlışları ve çelişkileri vardı. Her ne kadar, edebiyatta tezden kaçmaya çalışsam da, tezli bir romandı. Dahası bir roman kurgulanımından ziyade, bir trenin istasyondan istasyona olan yolculuğuna benzer, kesit ve olay öykücülüğünün iç içe geçmiş uzun bir şekli gibiydi. Ama bu özelliğinin romana sağladığı bir avantaj vardı: Böylece kaybolan son bölüm öyküye hiç zarar vermiyordu. Son bölüm zaten çok kısaydı ve yokluğu olay örgüsünü hiç etkilemiyordu. Bu nedenle öyküye yeniden bir son bölüm yazmak istemedim. Böylesi belki de daha iyiydi. Her okuyucu Yamalı Hayat’a kendi son bölümünü yazabilirdi.
Saati mi şaşırdı bu hıyar?
Gerçi hiç saati olmadı ama
En azından birine sorar.
Cebimde bir lira desen yok,
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta