yazılıda kopya vermediğime kızanlar vardı
Ayşe, Gülşen, Nuray, Gönül
sınıfımızın kızları
Ramazan, Halil İbrahim, Molla ve Mustafa
I-B deki bazı arkadaşlarım
Imağın Recep’le aynı sırada otururduk ikimiz
Nedim Yürekli, Halis Baş, Gülnihal hanım
İsmet Tıraş, Özdemir Öztürk öğretmenlerimiz
'-was is das' derdi hoca, almanca dersinde
'-das! ' '-is! ' 'die! ' '-lampe' diye
sınıfça bağırıdık var gücümüzle
almancadan başka ders çalışmak,
biraz daha zaman
biraz da cesaret ister
gecenin üçünde
öğretmenin evine gitmişim,
bende saat ne gezer.
böylece Hocanın gözüne girdim
ilk dönem bütün notlarım altıydı,
ikinci dönem daha da yükselttim
Halis Baş, Arif diye bir ağabeyle
3/D sınıfına çağırttırdı
örnekler vererek saydım
isim tamlamalarını,
“okulun bahçe kapısının anahtarı”
her derse ayrı öğretmen geliyordu
ve hepsi illa kendi dersini istiyordu
İskitlerin, Hunların din ve inanışları
Gılgamış Destanı, Hammurabi Kanunları
Dolmen taş masa, Mezopotamya
bizi çok ilgilendiriyordu
Frigyalılar, Lidyalılar, İyonyalılar
savaşlar, barışlar, antlaşmalar
açılar, mercekler, genleşme katsayıları, özgül ağırlıklar
debi, rejim, gel-git, büyük-küçük dolaşımlar
mitoz-amitoz bölünme,
terliksi ve tek hücreli diğer hayvanlar
“spor”un ne olduğunu sormuştu beden eğitimi öğretmeni
kimi top, kimi futbol, kimi maç dedi
kimi antıraman, kimi de Fenerbahçe
müzikten sözlüye kalktı Terzilerli Nami
gözleri sol elindeki porteli uzunca defter de,
güya notaları okuyordu
sağ eli aşağı yukarı, “-doo, meé, muuu”
herkesin kafadan attığını sanıyordu
beyaz önlüklü Özdemir Öztürk matematik öğretmeni
ellerinde devamlı pergel-gönye iletki
derse girer-girmez herkesi kontrol ederdi
ders bitene kadar sağ elinde tebeşir
sağ eli tebeşir rengi
sanki sağ omzu diğerinden yüksekti
yaz tatillerinde bile Yalvaç’tan gitmezdi
Sakarya Ozanlar Lisesine tayin edildi
Çukurovalı Şencan Güler; coğrafya dersine girerdi
Gelibolu’da yapmış askerliğini
subay elbiseli nişan fotoğraflarını gösterirdi
ve konu nerden başlarsa başlasın
“evlenme vaadiyle kızlık bozmaya” gelirdi
(ders coğrafya, yurtdaşlık bilgisi değil ki)
“üç yıldan başlar” diye öğüt verirdi
koca bir ders yılı bu minval üzere geldi geçti
bahar da yılsonunun gelmesine sevilenlerden çok
arkadaşlarından ayrılığın acısı sardı hepimizi
ama yine de; zayıfı olanlar bile, derslerden çok
sosyal etkinliklerle ilgilenirlerdi
trampet takımı, 19 Mayıs hareketleri
müsamere, piyes, yarışma, karşılaşmalar
fıkralar, taklitler, türküler şarkılar
Celle, Şerbo, Kazayağı, Kutu, Kaptan,
Kalem, Fındık, Çelebi, Selami
okulun ileri gelenleri
benden de ufaktı Kötürnekli Hüseyin
koşuda ben en arkadaydım,
o açık ara önde gelirdi
son hafta son saatler türkü şarkı
fıkralarla geçti
Fındığın doğal (küfürlü) Nasirettin Hoca fıkrasını
öğretmen küfrederek kesti
“ellerimde büyüttüğüm, solar iken dirilttiğim
çiçeğimi kopardın sen, ellere verdin”
“arım balım peteğim, gülüm dalım çiçeğim
bilsemki öleceğim, yine seni seveceğim”
Kayıt Tarihi : 11.1.2007 15:27:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
ben; o on yaşındaki şımarık çocuktum hâlâ
o hâlâ 'o harika insan' dı
sevecen, pırıl pırıl, ışıl ışıldı
üzerimizde hemen herkesten fazla emeği vardı..
siz böyle bir güzellik yaşadınız mı
böyle bir öğretmen en büyük şansımdı Ortaokulda
başka ne istedik, bilmem bize bırakılsa
Şükür Kaderimize
teşekkürler Öğretmenimize..
Allaha emanet olsun daime
TÜM YORUMLAR (1)