Mavi gökyüzünün altında yaşarken
umutsuzluğu bağladık yıldızlara
güneşler sabahın seherlerinde
gökyüzünde yavaş yavaş
şaha kalkarken
o yıldızlar görünmüyor diye
hayallerimizi umutsuzluklarımızı
onların ardına gizlemiştik
bizden başka kimse görmüyor bunları
bizden başka kimse bilmiyor
biz öleceğiz
biz tükeneceğiz
biz biteceğiz
bir nefes bile alamayacağız
toprağın altında
toprak olurken
şu an düşündüklerim
dert ettiklerim
bir daha olmayacak mesela
gülümsemeler arkadan konuşmalar
Can yakmalar
Canalmalar Bir daha olmayacak
bizim için mutluluk bir tebessüme saklanmıştı
ömrü hayatımızda
bir tebessümde buluşamadık
keşkeler ağzımıza düğümlendi
yapamadıklarımız ellerimizin arasında
bir kum tanesi misali dökülüyor
Ellerimizden hiçbir şey gelmiyor
Geçenlerde ya da uykunun geldiği herhangi bir saat diliminde
uykun en derinliklerini yaşarken
kabuslar ruhumu benden alıyor
sanki ruhum çatlıyor
beni benden alıyor
gizli bir el her şeyime El koyuyor
yani demem o ki
uykun derinliklerinden uyanırken
benden bir parça bırakıyorum öte aleme
sanki uyku ölümün kardeşi değil mi
yarın yok olduğum zaman ne olacak
yani keşkelerin
bir anlamı olmadığı zaman diliminde yaşarken
Hayata tutunma sebepleri arıyorum
derin bir nefes alıyorum
sonra kaybettiklerime
gözyaşları döküyorum
boş bir yalandan ibaret miş
oysa ki hala hatıralar gözümün önünde
Giydiğin mor fistan
siyah çanta ve saçma sapan ayakkabılar
seni ne şirin göstermişti gözlerime
oysa ki aşk değil miydi
güzel olmayanı bile
güzel gösteren
olmayacağını bile bile
seven sevdiğine
uğruna her şeyi yapan
her şey yapılan
Her şey değil miydi aşk
aşkta pişmanlıklar olur mu bilemiyorum
aşkta keşkeler olur mu bilemiyorum
bildiğim bir şey varsa
onun gözlerine baktığın zaman gülüyorsun
her şeyi unutuyorsun
sanki yeni doğmuş günahsız kimsesiz biriymiş gibi hissediyorsun
bir anda dağlar kadar heybetli
aslanlar kadar güçlü oluyorsun
gözün hiçbir şeyi görmüyor ondan başka
bilmiyorum daha ne kadar böyle güzel aşklar kaldı
aşkı kirli ellerine buluşturan nasipsizler olmasaydı eğer
aşkın sırrı belki de bütün insanlığa verilecekti
şimdi gidiyorum bu şehirden
seni de burada terk ediyorum
belki görmüyorum seni
konuşamıyoruz ama
aramızdaki bütün uzak mesafelere rağmen
sabahın seherinde kokun vuruyor yüzüme
bu bir kaçış mı bilmiyorum ama
bunun olması gerektiğini geçte olsa anladım
artık aynı şehirde yaşamıyoruz
mesafeler tahmin edemiyeceğim kadar fazla ama
sevdiğim aynı Gök kubbenin altında yaşıyoruz
yeryüzünün bir parçasında sen ve ben
işgal ediyoruz kara parçasını
yani demem o ki
Yalnızlıklara gebe kalıyor ruhumuz...
Serhat Fidan
Kayıt Tarihi : 1.8.2022 21:14:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!