Yüzüne baktığımda sessiz kelimelerdi okuduğum,
Asra yakın bir hikâyenin dibacesiydi,
En yalın ve dokunaklı anlamların ifadesiydi,
En derine işleyen bir sızıydı duyduğum.
Tufanı dinmiş bir dağ başı sessizliği,
İzleri görünür koyak ve yamaçlarda.
Bozkırın çığlığını ancak bu yürek duyar,
Ve etrafta dönen kimsesizliği.
Bilirdin zamanın toprağı nasıl öğüttüğünü,
Tohumun can taşıdığını,
Fidanın meyveye döneceğini,
Suyun bir çocuğu nasıl büyüttüğünü.
Gezdiğin her yere izler bıraktın.
Ve taşıdın göz aydınlığını bir yağmur gibi.
Bir de suyu kesilince pınarların,
Karanlığın içine bakar gibi bakardın.
Kapılar, kapılar neden kapalıdırlar?
Bir tıkırtıya hasret kalır kulaklar!
Duvarda asılı yadigâr fotoğraflar,
Gün ışığınca sıcak hatıralara açılırlar.
Belirsiz gölgeler geçer pencerenden,
Beyaz perdenin iğne oyasında gezen
Yürek özleneni görmek ister.
Ve sonra sorardın; neden, neden, neden?
Türküler tekrar yakılırdı dilinden.
“Yastadır da deli gönül yastadır,
Gelir diye kulaklarım sestedir.”
İçerin büngülderdi ve ancak bu gelirdi elinden.
Anlattın vakur ve dingin duruşunla,
Dünyanın anlamı nereye çıkar,
Hülasası gözlerinin inişindeydi,
Derin bir ırmak gibi akardın her susuşunla.
Son vardığın yer başkaydı öncekilerden,
Söylediğin anladığımdan çoktu.
Takat yoktu da yaşamak iyiydi, her şeye rağmen.
Ellerin neden soğuktu her zamankinden?
Artık sükûtun buhur ve gül kokulu,
Vedalaşmaya dil varmaz,
Ağlamaya hâl kalmaz,
Ve baki âleme çıkmıştır yalnızlığın müşkül yolu.
Kayıt Tarihi : 8.12.2020 17:00:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Rahmetli babam İbrahim DEMİREL'e ithaf ediyorum.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!