Yalnızlık Kumbarası - Garib Çoban
Hâsılı zihin gerçekliği yaratmaz.
Ancak zihnin kendini kendisi olmayan bir şey veya durum olarak yorumladığını söyleyebiliriz.
Mesela zihin kendisini dünya, mekan, zaman, an, nesne, ben, sen, diğer insanlar, hayvanlar, hareket vb..olarak yorumlar.
Zihnin düşünebildiği her şey zihnin yorumudur.
Kelimelere dökebileceğiniz her şey zihinsel bir yorumdur.
Herhangi bir sessiz varsayım veya ince tespit aynı zamanda zihnin bir yorumudur.
Öz /benlik, zihnin yorumlama yeteneğinin sonsuz ötesindedir.
Ama içkin hâliyle.
Her şey kendimizle ilgilidir.
Bana Yakın
Var olan tek şey, yalnızca bizim öz'ümüzdür.
Ancak kendinin enerji etkisi, kendisini sayısız kavram ve tanımla yorumlar.
Anlık olarak başka başka ifadelerle tecelli eder.
Zatını nice bin sıfatın nice bin eylemi olarak açığa çıkarır.
Ama zâten siz doğmadınız veya yaratılmadınız.
Yani hiçbir şey yaratılmadı, burada sizden başka hiçbir şey olmadı.
Sahip olduğunuz tek şey sizsiniz.
Görünüşte gerçek, katı ve sağlam nesnel dünyaya aldanmayın ki suret, kendinizin perdesidir.
Peki kendi nedir?..
Sen kendine kendini anlat bakalım mümkün mü?..
Eğer sana kendimi anlatabilseydim, sana kendimi anlatan ilk kişi ben olurdum.
Ama kuvvetle muhtemelen sana kendimi anlatamam tanımsız!..
Siz, s/onsuzdur hem tarife gelmeyecek kadar sonsuzdur.
Doğru kişi için.
Neyse ki siz s/onsuzluğun kendisisiniz.
Siz ve kend'özünüzle aynı seviyedesiniz.
Bu sâyede kendinizi kesinlikle hiç çaba harcamadan anlayabilirsiniz.
Hiç öğrenmediğiniz hâlde.
Suya ilk temasla, sıcak mı soğuk mu olduğunu.
Kendiliğinden bildiğiniz gibi.
Bu tür bir anlama, kavramsal bilme biliş olmadığı gibi, dil yoluyla ifade edilemez, sözle nakledilemez.
Korkularım var!..
En çok da ölüme dair, bu korkular yüzünden hiçbir sorun yokken dahi hayatın tadını alamaz oldum.
İnsan yamalı bohça gibi, dokuz yüz katlı ev.
Ve ölüm aslında sen olmayan her şeyin soyulmasıdır.
Seni sen yapan olmazsa olmaz ne'n var?..
Sahip olduğum ilişkilerim, nesnelerim, devam eden faaliyetlerim.
Saatler durduğu yerde.
Onunla ilgili her şey kalbimdeki sonsuz baharın şiiriydi.
Aşkın gizli bahçesindeki çiçeklerde safran kokusu.
Ruhumun yasemininin sarhoşluğunda kaybolduğu yer.
Bu ev, bu araba olmasa sen sen değil misin?..
Bu eş, bu iş, bu çocuklar olmasa sen sen değil misin?..
Dünya güzel g/özlerle dolu.
Seni Yaşıyorum
Kariyerini sürdüren bir kişi asla sizinle aile kurmaya zaman bulamayacaktır.
Bekar anneler aşk değil yardım ararlar.
Aradığınız ruh eşin bir adım uzağınızda.
Ama sana samimiyetle ve sevgiyle bakan çok az g-öz var.
İçinizdeki çocuğu öldürmeyin.
Bu, yaşam için gerekli olan o delilik dokunuşunu sunar.
Seni kötü alışkanlıklardan kurtarmaya çalışıyorsa bir gönül sana aşıktır.
Gününüzü harika kılan biri yanınızdaysa yerin bir önemi yok.
Size tesadüfen dokunmadı, hiçbir şey öyle değil.
Artık dans edemesen, yürüyemesen hatta göremesen sen sen değil misin?..
Beni ben yapan asli unsuru bilmiyorum.
İstendiğini bilmek yeterli.
Mevcudiyet hissi, ben varım duygusu, saf farkındalık zemini üzerine inşâ ediliyor kişisel hayat filmi...
Ama mutlaka sahnesi gelince imha edilecektir
O vakit, canlı kitabın Ölmeden önce ölünüz tavsiyesi, gerçekten yaşamak için hayâti bir öneme hâiz...
İnsan üç boyutlu bir sarmal!…
Beden, zihin, ruh.
Beden, en dıştaki kabuk.
Zâhirle bağı kesersen bâtındaki her şey de kesilir.
Bedeni öldürürsen, bu ölmeden önce ölmek olmaz değil mi?..
Bakışlarının içtenliğini gördüm, varlığının arzumu kucakladığını hissettim.
Asıl mesele bu bedene ölüm gelmeden, ölümü tatmada.
Sensin, biliyorum.
Şimdi yıkılmayın, daha fazlasını yapabilirsiniz.
Eee ruh zaten ölümsüz.
O vakit geriye zihin kalıyor.
Attığın her adım, seni o yere yaklaştırır.
Olmayı hayal ettiğin yer neresi!..
Zihinde ben/im hissi nasıl doğuyor?..
Nasıl toplanıyor, kaynağa inip bunu doğrudan gözlemlemek gerek.
Ölmeden önce ölün ve ölümün olmadığını anlayın!..
Çünkü doğan sadece ben bedenim fikriydi.
Ona iyi bak!..
Doğumla giyinmek sanattır, ölümle çıplaklık şiirdir.
O fikre inanan kalmayınca doğum da öldü.
Onlar paket olarak gelmiyor muymuş meğer.
Karşılıksız sevgi, içimizdekilerin en güzelini bize sunan bir aynadır.
Ve ölüm, hayata döndü
Ölü, yaşayana..
Aslında ölümün senden almaktan çok sana vereceği çok şeyi var.
Anlatacaklarını dinle, yükünü yüklen.
Konanların göçtüğünü göremiyorsunuz hala.
Çünkü yaşamıyorsunuz.
Yalnızlık, dünyanın yüzüne nasıl bakacağını bilenler için bir huzur cennetidir.
Peki ölümden sonra ne olacak?..
Ölümden sonra ne olacağını veya doğumdan önce ne olduğunu bilmeden önce.
Tam şu anda burada ne olduğunu bulmaya odaklan.
Hem mâdem Allah indinde zaman yok.
Şimdi burada olan, her an geçerli olmalı!..
Eğer ölümden sonrası varsa, şu anki gibi görünmeli.
Eğer doğumdan öncesi varsa, şu anki gibi görünmeli.
Sen o kişisin
Eğer bir gün şiir yazmayı bırakırsam.
Ve sana bir daha söylemeyeceğim, ne hissettiğimi.
Veya bir gün keşfedeceğim güzide mektupların sırrını.
O senin ve benim acıkmalarımızı sonbahar rüzgarı alsın.
Sonra, O/nun’la konuşacağım teheccüt vakti.
Şems vakti sesini duymasam bile.
Bana nasıl cevap vereceğini bilerek.
Ve sana soracağım.
Gönlüme Maide rızkını veren hüdaydı.
Çünkü eğer seni bu kadar sevemeseydim.
Beni asla sevemezdin.
BEn senin hiç bir şeyinim.
Hiç bir şeyinde olmadım.
Sen benim neyimsin?..
Mükemmel değilim.
Ama bir ders varsa onu öğreneceğim.
İnsanı en çok yoran şey nedir ?
Gönlümde sonbaharla narin çiçekler açıyor.
Rüzgarda sessizce dans ediyorlar, savrulan yapraklarla.
Sevda yüklüde olsa, geçicilik kokuyor.
Bir gün kavga etmeyi bırakacağım, kalbim unutmayı öğrenecek.
Seni hatırlamak canımı acıtsa da.
Sefalet zincirinde dolaşıp durur putlarıyla insancık.
Gönül hep hasrettir, o karşılıksız seven gurbet ellerdeki insana.
Öldüğünüzde kendi benlik imajınızı bir kenara bırakacağın yüzde yüz kesin değil mi?
Kaçınılmaz olarak öyle..
Çünkü hakk kitap her benlik ölümü tadıcıdır buyuruyor.
Bu tatma işini o kadar ertelememek de mümkün.
Yani bunu daha önce de yapabilir miyiz?..
Gerçekler geçiyor.
Her şey hediye gibi geldi bana.
O kadar çok heyecan vardı ki.
En ufak bir boşluk bile beni mezarlıklarda tatlı bir molaya davet ediyordu.
Şiir yazmam, geri dönmem için pusuda bekleyen ateşimi geri getirdi!..
Çılgınlıkları beslemek, sözcükleri takip etmek.
Şüphe yaratmak, kafa karışıklığı yaratmak.
Öz ile görünümü karıştırmak.
Kendini bir yanılsamadan ayırmak.
Bir enerjiyi takip edin, kendinizi inkar etmeniz gerektiğinde durun.
Hayal kırıklığına uğrama korkusu ve mükemmelleşme korkusu!..
Zaten aydınlanma uyanmak dedikleri benliğin ya da egonun nasıl oluştuğunu.
Ve nasıl çözüldüğünü görmektir.
Ta böylece beden ölmeden önce benliğin ölümüne tanık olmaktır.
Hayat, o zaman mı anlam bulur?..
Seni tesadüfen sevmedim.
Hayat, ölüm yanılsamasına yenik düşmeden önce, doğum yanılsamasını dağıtma oyunudur.
Uyanmak, ben'in doğumsuz ezeli.
Ve ölümsüz ebedi olduğunun fark edilmesidir.
O, şikayetlerden kahkahalara kadar, sevilmesi onun önceliği olmaya devam edecek.
En ufak bir ilgisizlik belirtisi tespit ettiği anda maskesini değiştirecektir.
O terk edildiğini söylüyor.
Kahkahalarının ve gözyaşlarının putları olan. Senin onun tutsağı olduğunu biliyor.
O sadece bir tuzak.
Ve bu hayatın saf farkındalığıdır.
Zaman-doğum-ölüm yanılsaması o vakit dağıtabilir mi?..
Ben varım'ın başlangıcı zâhir doğum ya uyanma ile makamı muhabbet.
Tüm talihsizlikleri değil, hala kalan tüm güzellikleri düşünüyorum.
Ama zaman değişiyor!..
Gerçekler geçiyor.
Ve acının sonuna geldiğimizde, tatlılık geliyor.
Onu tekrar kaybettiğiniz bâtın ölüm ya derin uyku arasındaki bir danışma.
Hasta gönlümüzdeki aralığa zaman diyoruz.
Sürekli olan fark edilemeyeceği için yok gibi.
Sınır gökyüzüymiş gibi hayal edin.
Ancak ayaklarınızı yere koyun.
Sevgisiz günleri geride bırakıp yeniden başlama zamanıdır.
Gittiğinizde her şeyi bulduğunuz gibi bırakmaya çalışın.
Size ait olmayan hiçbir şeyi almayın.
Eğer onunla ilgilenmeye istekli değilseniz.
Putlaştırılmamış anılar varsa sadece onlar olacaktır.
Sana yardım ederler.
Onlar yalnızca sana aittir.
Anılar yalnızlığımızı doldurmaz.
Deyim yerindeyse derinleştirir.
Yok/var ile gide gele kendimize dönüyoruz.
Allah'tan bir nefes bile ayrılmadığımızı anlıyoruz.
Aramıza hoşgeldiniz!…
İsminizi ve dileğinizi bahşeder misiniz?
Dün başka adı.
Seni sevmeyene asla sabır gösterme.
Çünkü sabrının adı yüzsüzlük, fedakarlığın adı eziklik, sevginin adı kişiliksizlik olur.
Şimdi b/aşka.
Tüketmeye değil yaratmaya odaklanın.
Zihninizi sakinleştirin ve dikkatinizin dağılmasını önleyin.
Keşke burada olsaydın , kapıyı çaldığını.
Ve sen bana onun ben olduğumu söylerdin.
Bil bakalım sana ne getireceğim.
Sen de beni getirirdin.
Karşılıksız sevginin gerçek güzelliği, gözle görülemeyen.
Ama o kadar bunaltıcı ve sarhoş edici ki.
Yarın b/aşka.
Sessizlik birbirini seven insanların konuşmasıdır.
Travmada kalma!..
Kendine sevgiyle açamayanlar putlarının hakimi oluyor.
Özünü sevenlerle, iyileşmek lazım.
Dünyalık istediğini ahiret içinde istersen aşk olsun.
Birçok insanın depresyonu yoktur.
Aksine putlarının mutlu ettiğini sandığı boş bir hayatı vardır.
İnsanlar bana boş boş bakıp!..
Ne düşünüyorsun diye sorduklarında sen benim hiçbir şeyimsin.
Bir gün, bu kadar dünyalık puta gerek olmadığını.
Karşılıksız sevgiyle yetinmeyi bilen.
Ahiretliğim dediğin gönül Maiden, onunla oturmanın cennete ulaşmak için yeterli olduğunu keşfedeceğiz.
Küstürmeyin insanları hayata.
Yine geç kaldın ve seni bekleyecek başka hayatım yok dedi daldan düşen yaprak.
Ve umarım kalmayı bilen!..
Ama gitmeyi unutan birine aşık oluruz.
Önemli olan ne söylediğimiz değil.
Ne söylenmesine gerek olmadığıdır.
Ama aradıklarında bulmak, gördüklerinde seslenmek için kolaylık olsun diye kimliğe
Garib diye yazmışlar.
Hatırlı kişinin yeri her zaman ayrı ve bambaşkadır.
Kimi insanlar gözüyle, kimi insanlar sözüyle.
İnce insanlar her zaman en güzel yerde saklanır ve ağırlanır.
Kimi insanlar da özüyle dokunurlar.
Dile benden ne diler/sen-i işittiysen şayet şimdi ne istersiniz?..
Uzun süre yürüdüm sonbaharda.
Senden seni çalmışlar, bu ne derin bir yalnızlık.
Karanlık düşüncelerimden kaçmak için, rüzgârın ayak izlerinde.
Yalnızlık önemlidir, bu içimdeki şey her şeyi öldürüyor.
Şikayetim yaratana değil ki, sevgiliye.
Herkes gitsin, gelsin, gelsin, Huu ya Aşık olduğumuz zaman, vesselam.
(Y.ed - Böyle Nereye Gidiyorsun Aşık Albümü)
Engin Demirci
Kayıt Tarihi : 11.11.2024 23:01:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
En mukaddes mabet insandır. Onun için melekler insana secde etmiştir. (Dr. Münir Derman )
Taraftır, kendi... kendine..
O yüzden objektif olması düşünülemez!
İşte bu yüzden
İnsan kendini zor anlatır!
Onu ancak sevdiği,
Eşi, dostu bilir, onlar tanımlayabilir..
"İnsan, insanın kurdudur..."
Karmaşıklığı,
Sahip olduğu "akıldan"
Zihinsel gücünden ve yorumlama kabiliyetinden dolayıdır,
Zordur yani, insanı çözmek...
Tebrikler Engin Bey.
TÜM YORUMLAR (1)