Sevgili günlük,
Kalabalıklar içinde yalnızlık çekiyorum bugünlerde. Çokluklar içinde tekliğin, gündüzün içinde gecenin, beyazın içinde siyahın dayanılamaz sancısını çekiyor yüreğim doğumunu bekleyen güneşin sabırsızlığında. Fırtına öncesi denizin durgunluğunu yaşayan ruhumu en sadık dostum olan kırık kalemim teselli edebiliyor. Dümeni oluyor kalemim ruhumun derinliklerinden damlayan cümlelerimin. Sözcüklerimi duygu denizinde mavi yolculuğa çıkarıyor, bir o yandan bir o yana savurarak. Acı, hüzün, yalnızlık ve keder dalgalarında çalkalanan bilincimden şu cümleler dökülüyor:
“Yalnızlık elbisemi giydim üstüme doğar doğmaz. Terzim oldu hüzün, nefes aldığım her dakika. Yitik zamanlardan elemler biçerken gecenin karanlığını giydirmek için kaybolan hayallerime, gözyaşı makasıyla kesti mutluluk kırıntılarımı. İhanet iğnesiyle deldi, aşk acısı çeken yüreğimi.”
Ruhumdaki duygu fırtınası dinebilecek mi dinginliğe hasret gönlümü avutmak için? Ne zaman yalnızlık elbisemi çıkarıp mutluluk ve huzur elbisesini giyebileceğim? Ne zaman aşk acısı çeken yüreğim yaşayacak vuslatı?
Bütün sabahları üşüdüğüm
Bütün gördüğüm senli günlerim, onlar da gitsin
İçimde bir şarkı
Gözümde bir ışık kalmıştı herşeye inat
Kapat gözlerimi, sevdiğim anlar da gitsin
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta