Cingene falı doğru çıktı
ülkem ufka gömüldü
uykular gitti, ben eksildim
dudaklar sustu, fısıltılar zincirlendi
sevgi, avucumda eriyen kar tanesi
taş tabuta yatırdı ruhumu, yalnızlık
çocukluğumdan kaçtım
gurbette umutlarım boğuldu
modern gettolarda şaşkındım
mahzenlerde kanım dondu
korkulardan arındım, yazıya sığındım
yalnızlık
yalnızlık, gölgem oldu
odam beni saklıyor
ben onu sakınıyorum
dünya, tek tek pencereme konuyor
serçeler, bulutlar, dağlar, denizler
eski ve yabancı mektuplar
zaman, gerçeklerle konuşuyor
Rosa
ah Rosa
yalnızlık diyorum, sen kızıl bir sessizlik oluyorsun
Kayıt Tarihi : 22.1.2009 03:49:00
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
“Kızıl Sessizlik”, köklerinden koparılmış bir ruhun içsel ağıtıdır. Falın uğursuz işaretiyle başlayan yolculuk, ülkenin ufka gömülüşüyle açılır. Ardından çocukluktan kopuş, gurbetin boğucu yalnızlığı ve modern gettoların dar sokaklarında kayboluş gelir. Mahzenlerin soğuğu, şairin damarlarında kanı dondurur; umutlar göçmen bir kuş gibi yolda tükenir. Şiirin merkezinde yalnızlık vardır; bir yandan kefen, bir yandan gölge, bir yandan da şairin adını yankılayan kaçınılmaz bir eşlikçi. Sevgi ise avuçta eriyen bir kar tanesi gibi kısa, kırılgan ve geçicidir. Zaman, şiirde bir öğretmen gibi belirir; gerçeklerle konuşur, hatırlatır ve acıyı daha da derinleştirir. Ve son söz: Rosa. O, sadece bir isim değildir; hem kaybın hem de suskunluğun rengi olan kızıl bir sessizliktir. Şairin dilinde “yalnızlık” tekrar tekrar yankılanırken, Rosa’nın kızıl sessizliği bu ağıdı mühürler. “Kızıl Sessizlik”, bireysel acıyı toplumsal sürgünle buluşturan, yalnızlığın hem kaçınılmaz yazgı hem de tek sığınak olduğunu fısıldayan bir tanıklıktır.



Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!