Gece çökmüş
Taburesini çekmiş yalnızlık
Oturup ölgün yıldızları temaşa ediyoruz.
Kimbilir kaçbin yıllık sanrılarında
Ne hikayeler gizli,
Kederden çukur olmuş
Gözlerine düşen acına kurban
Uzun yollardan, sürgün hayatlardan
Kör bıçak ağrısı gecelerden, dile geldi
Hem vallah hem billah
Tanıdık aşinayım dedim
Bilirim fırtınanın dilini.
Soluklanmadan cümle oldu
Yaktı sözün çubuğunu.
Her kelamı,
İçimde koca tufan, dilim lal.
Koşup en erguvan kokusu
Cigaramdan zıkkımlandım.
Erguvan ki koca istanbulda inci
Bende öksüzlüğüm,
Bir başıma kalmışlığım.
Ondan severim
Kendımı hatırlayışımın timsali..
Çık aradan erguvan
Kalmasın piç, bu hasbihal.
Yalnızlık sokuldu ansızın bana
Öyle çaresiz, öyle ürkek
Saçlarını okşadım.
Bir çoçuk masumiyetinde
Yıkadı suratını elem.
Kalakaldım öylece, bende ağladım.
Sustu sokak
Utandı martı
Durdu kedi
Baktı en mavisinden gözleriyle
Cocuk işçi, eller nasır surat kir.
Dondu zaman, mekan lamekan.
Ar etti gönül,
Kahroldum da kahrımdan utandım!
Kayıt Tarihi : 5.5.2020 14:14:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!