YALNIZLIĞIN
KISA TARİFİ …
/ Yalnızlık,
insana çok şey öğretirmiş.
Sen gitme ben cahil kalayım./ N.Hikmet
…
Yalnızlığa,
kıyısı olan bir şiir bu
kahramanı ben deniz.
Sizde de aylardan Haziran
akşamlardan Eylül ise,
yalnız değilsiniz,
aynı dertten muzdaribiz.
…
“İnsan insana şifadır” demiş atalar.
Siz de müsaitseniz.
Karşılıklı oturup biraz
dertleşebiliriz.
…
Ben de,
vakit bol,mevzu derin.
Sevgili eşimle,
can kızımı
memlekete yeni gönderdim.
Muzdaribim …
…
Yıllar sonra ilk defa
kendim açtım evin kapısını
bugün anahtarla,
“Merhaba” dedim
ürkek bir sesle
evdeki eşyalara,
buz gibi çarptı yüzüme yalnızlık,
yankılandı sesim boşlukta.
…
Alışılmadık bir hüzünle,
yürüyerek parmak uçlarımda
misafir gibi geçtim oturma odasına
her gün köşesinde çay içtiğim
koltuğuma oturamadım,
tanıdık bir yemek kokusu,
demlikte çay fokurtusu,
bir insan sesi
bir tıkırtı aradım,
camın önüne vardım,
pencere kenarında durdum
kendi evime yakışamadım.
…
Karanlık koridordan geçerek
vardım mutfağa,
dolaptan çıkarıp
ısıttım yemekleri,
iştahım kesildi
ilk lokmada.
Kaşığı,çatalı yavaşça
koydum kenara.
Oturdum masa da bir müddet;
buzdolabının çalışma sesi,
duvardaki saat tıkırtısı,
uzaktan gelen uçak gürültüsü
bir korku filmi müziği gibi geldi kulağıma,
İçim ürperdi,
ensemde hissettim nefesini bir hayaletin boğacakmış gibiydi beni elleri.
…
“Biraz televizyon izleyim” dedim
kendi kendime.
Gelince üst üste gelirmiş derler ya hani,
daha ilk şarkı
iki katına çıkardı kederimi.
“akşam oldu hüzünlendim ben yine…”
“cuk” diye oturdu,
günün anlam ve önemine,
teşekkür edip kapattım
Zeki Müren’e.
…
Akşam,
şarkı ve karanlık
ruhum iyice darlandı,
balkona çıktım taze nefes alayım diye.
Karşıda içi,
sevgi dolu evler gördüm,
ışıkları sıcak ve parlak yanan,
içinde gölgeler vardı,
bişeylerle oyalanan.
İnsan sesleri geliyordu
karşılıklı gülüp,eğleşip
konuşan,
keskin bir kıskançlık çöktü içime
sonra hızlıca çektim kalın perdeleri.
Kendi kendime söylenerek
girdim içeri,
elim telefona gitti gayri ihtiyari,
“arayan numaralar”
ve
“cevapsız aramalar” bölümüne baktım
kimse aramamıştı,
Onlar gittiğinden beri.
“Ben birini arayayım
bu yalnızlığı paylaşayım”
diye
baştan aşağı kaydırdım telefon rehberini,
kimseyi arayıp dertleşecek
kadar
yakın bulamadım.
O zaman,
yalnızlığın en ağır geldiği an’dı
elimi kolumu kaldıramadım.
…
Bir zaman sonra,
istemsizce doğrulup yerimden,
tanıdık bir yüze rastladım geçerken
aynanın önünden.
Durdum,
birbirimize bakıştık,
O da,
evdeki öbür eşyalar gibi,
donuk ifadelerle bana bakıp
beni sorguluyordu.
Gözleri yarı kapalı,
saçlar dağınık
bedeni üzerinden tren geçmişcesine ağır,
duruşu ve tavrından
“halimize itler gülüyor”
diyordu.
…
Aynadaki sessizlik
içimdeki gürültü,
çekişirken aynadaki aksimle,
dişlerimi fırçalayıp,
karar verdim yatağa gitmeye.
…
Yatağa uzanır uzanmaz,
günün jeneriği akmaya başladı
usul usul beynimde;
Başrol,kahraman,figüran
prodüktör,yönetmen
tek kişilik dev kadro…
koca bir gün
içinde sadece ben.
Perde simsiyah,
salon ışıksız,
film aynı film
adı
“Y a l n ı z l ı k”
…
Elimi attım yatağın sağ yanına
elim boşlukta asılı kaldı,
O an,
hüzün,ayrılık ve yalnızlığın harmanlandığı en kötü an’dı.
Cahit Zarifoğlunun sözü geldi aklıma
“Ah şu yalnızlık kemik gibi,
ne yana dönsen batıyor”.
Yalnızlık kula değil sadece
Allah’a yakışıyor.
…
Her gün eve çocuklar gibi
koşarak gelen ben,
İlk defa ertesi gün
eve yetişme gereği hissetmedim.
“ Bu akşam işten iki saat geç çıksam,
ne fark eder,
evde bekleyenim mi var ki …?”
dedim.
…
Buraya kadar,
hep ben konuşmuşum yeni farkettim,
hakkınızı helal edin.
Size de yalnız kaldığınız da
böyle olmuyor mu?
Y a l n ı z ı m v a r s a düzeltin.
…
En güzel çiçekler bahçenizden,
en sevdiğiniz insanlar dizinizin dibinden
hiç ayrılmasın.
Allah sizleri,
sevdiklerinizin yokluğuyla
sınamasın…
Öyüce
Ömer YüceKayıt Tarihi : 7.7.2022 18:35:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!