Yalnızlığın Durağı
Yalnızlığın seni tamamen sarmıştır ve bakarsın ardına yaşanmışlıklarından geriye kalanlardır seni sarıp sarmalayan ve koynunda beslediğin sevgiyi sunacağın kimse kalmamıştır.
Sokak sokak gezersin ve her köşe başında başka bir yalnızlık karşılar seni konuşmaya çalışırsın sözcükler boğazında düğüm düğüm olur. Seninle aynı kaderi paylaşanların garında gelmeyecek olan mutluluk trenini beklemeye başlarsın. Kalabalıklar yorar seni, sen ise yalnızlığının adımlarına eşlik edişiyle ayrılırsın o gardan ve beklemenin acı çekmek olduğunun farkında bile değilsindir. Göz yağmurlarınla ıslanırsın birde dudaklarında ayrılık ıslığı son namelerini unuttuğun aynı makam dolanır diline.
Sadece yaşadıklarına bakarsın yanılgılar olsa da, ya da aklında kalanlarla yaşamayı öğrenirsin.
Paçavraya dönmüş duygularla toparlanmaya çalışırsın, ağlamaların ıslaklığında ki parçaları bir araya getirmek istesen de her parçayı eline aldığındaki kopmaları gördükçe biraz daha yıkılırsın.
Elinde lime lime duran hayatlar birleşmeyen yaşamlardır aslında. Özlemini kurduğun yaşam bu olmamalıydı, bunları hayal etmemişsindir aslında. İstediğin sadece biraz huzurdur, avuç içi kadarda mutluluk.
Huzuru bulmak ağlamaksa eğer sen o işi hep yapıyorsundur, göz pınarlarından kan gelene kadar. Açılmamış dosyaların arasında verilmemiş hükümlerin cezasını çekiyorsundur. Yaşadıkların ya da yaşayamadıkların hayatın çizgisinden ne zaman sapmıştı.
Yılların ardından baktığında yanılma şansının olmadığını düşünürsün, kendinden eminsindir. Değişir ve düzelir umutlarıyla kabullenişe geçersin. İradene hükmederek içsel arzularını düşleyip yaşamak istersin. Oysa elinde kalanın sadece belkiler olduğunu görürsün.
Çözümsüzlükler ve pişmanlıklar arasında söz geçmeyen yürek titreşimleri arasında giden sevgilinin ardından bakarsın. Tutuklunun tutsaklığındaki yaşadığı yürek burukluğu ile. Giden aşkın mecalsiz adımları ardından puslu gözlerdir seni teselli eden. Yılların eksilttiği, altında ezildiğin aşk seni terk etmiştir. Önündeki dik yamaç seni dikenli tellerle çevirmiştir, hayatının duraksama döneminde yüreğindeki dikenleri ayıklamaya çalışırsın arada bazılarını bırakarak. Çünkü onlar acıttıkça acının ne demek olduğunu anlayıp daha da bağlanmak için.
Hüzün yağmurları yüzünü yıkasa da göç zamanının telaşı sarar yüreğini. Gitmeler seni yorsa da onun hasretini dolduran yüreğinle hasretini dindirmeyi düşlersin. Bir kadeh yalnızlık doldurursun, hüzünler meze olur, sızılı gülmeler durur dudağına ve sen aşka kadeh kaldırırsın. Başıboş sandalların deniz üzerindeki sallantılarına benzer yaşamın. Sandalcının gelmesini beklersin rotayı ayarlamak için. Yıldızların altında yaşanan hayatların karanlığındasındır. Gölgeler üzerine üzerine gelir ve siper aldığın umutlar artık seni koruyamaz.
İyileşmez yaralar açılır yüreğinin en ücra köşelerine dokundukça kanayan. Yanardağların alevlerinde sürüklenirsin yamaçlardan. Bıraktığın hayat senin değildir artık yürüdüğün yollarda başkaları gezinmektedir. Seyre dalarsın âlemi, gözlerinden bir bulut geçer efkarına karışır göz pınarlarından dökülenler.
Kızgın güneşler altında adımlarını çekemez olursun, sürüdükçe ayaklarını, toz duman içinde dört nala giden zamanın ayakları altında ezildiğinin farkına bile varamazsın. Biten bir ömrün son nefesleridir aldıkların.
Ayakların yürümeyi bıraktığında bir banka oturursun, bank üzerine kazınan yazıla takılır gözlerin. Kalp içinde harfler ve aşk sözcükleri. Ayrılık öncesi mutluluğun sembolleridir bunlar ve gözün bir yazıya kilitlenir.’’ Aşk acısından ölen var mı? ’’ sahi hiç aşktan ölen var mıydı? Yoksa ölümlerin nedeni aşk mıydı?
Fatma Avcı…25.5.2013
Fatma Avcı 2Kayıt Tarihi : 25.5.2013 22:47:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!