Yalnızlığın yazıya dökülemiyecek bilgeliği
Aşkının beni bu kara diyara sürgün etmesi gibi hayat
Belki çocukça hayallere belkide insanoğlunun kurtuluşuna götürdün
Gökte kızıl bir yıldız gördüm hemen peşine koştum
Solan ruhumun kefareti için putperestlere sokuştum
Yoktu hepsi yalandı gökte saklanmış bir cennet yoktu
Ölüm ile Doğum arasında bir yerdeyim hala
Zalimlerin silahları mazlumların loş nefesi
Kahrediyor içimi bir zehir misali
Elimde tanrının aziz kanı
Yollarda içimi burkan yürüyen kadavralar
Bir deri bir kemik bedenimden haykıran dipsiz yaralar
Saçmalarlar kafamın tepesini attıran koskocaman bir piç sürüsü var dışarlarda
Organizeler sarmaş dolaş halkın anasını sikerler
Ahh eminmisin
Beni bu aç iblislerin eline bırakıp çekip gidermisin
Sevmedin güldün geçtin
Tanrılara savaş açtım artık yalnız bir asiyim
Belki unutulacak bir gençlik hevesi belkide ateşiyle bu boktan dünyayı aydınlatacak bir devrimci
Elimde paslı bir kılıç yürüyorum bu boş kaldırımlarda
Alımlı genç kızlar dolgun kalçalar içimi parçalayan nahoş gülüşler
Hepsi yabancı aslında
Egenin sularında bıraktığımdan beri
Taşköprünün inatçılığına tanık olduğumdan beri
Adını yüreğime yazıp üstüne katran boşaltığımdan beri
İnsanlığın mesihini beklediğimden beri
Sevmiştim seni
Sevgili Gizem şu an mutlumusun
Adına yazdığım dizelerin ardından rahatça uyuyormusun
Kayıt Tarihi : 3.3.2019 21:27:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!