Yalnızlığım;
Karanlığın insanı delirten bir ihtişamı vardır
Yıldızlar aydınlık fikirler gibi havada salkım salkım
Bu gece dağ başları kadar yalnızım (1)
Yalnızlık içinde yolculuğa çıkmışım. Zaman tünelindeyim. Bir çocuk, on yaşlarında. Karlar içinde. ıssızlık ve beyazlar kaplamış bedenini. Uzaklara bakıyor, çok uzaklara. Elini siper etmiş gözlerine. Gözleri kara. Uzun kirpikleri dökülmüş yanaklarına. Ben de bakıyorum onun baktığı belirsizliğe. Onun gördüğünü görüyorum. Uzaklarda çok uzaklarda, yalnız bir tepenin başında yalnızlığa gömülmüş koca bir ağaç. Etrafı karla kaplanmış. Beyazlar arasında yaşama dair sadece onu görüyoruz. Tipi olduğunda, karlar havaya uçuştuğunda, serçeler sığınacak yer aradığında, yine gözlerimiz takılıyor yalnız ağaca. Köklerini toprağa salmış öylece heybetiyle duruyor tüm fırtınalara inat.
Tepenin yalnızlığı ağacın, ağacın yalnızlığı çocuğun, çocuğun yalnızlığı benim oluyor. Ürperiyor bedenim. Ama öyle bir ürperti ki; kifayetsiz kalıyor tüm tasvirlerim.
Ilık bir su gibidir içimde yalnızlığım,
Yalnızlığım, ruhumda uzak bir ses gibidir.
Her sabah ufuklardan mavi şarkılar gelir
Ve her sabah ürperir içimde yalnızlığım(2)
Beni cezp eden nedir? Yalnızlık mı, ıssızlık mı, sonsuzluk mu?
Bölüşülmeyen, yalıtılmış yaşamların vardığı hüzünlü bir durak mı? Tercih edilen bir yaşam mı; yoksa mecbur kalınan bir son mu?
Çiçekler damlıyor gecenin parmaklarından
Dudaklarımda eski bir mektep türküsü
Karanlıkta sana doğru uzanmış ellerim
Gözlerim gözlerini arıyor durmadan
Nerdesin? (3)
Sahi nerdesin sen. Söylemiştim sana, yokluğun ölümün diğer adı.
Sen yokken
Gurbetteyken
Ve “yaklaştıkça ölüm soğuk bir yağmur gibi”(4) o zaman yalnızlık girdabına giriyorum
Sise yazıyorum sensizliği
Bulutlara yüklüyorum tüm umutlarımı
Öyle yalnız kaldım ki hayatımda
Kimi gün öldüm kimi gün ilah oldum
Çok zaman annemin dizlerine hasret
Koydum başımı kendi dizlerime
Doya doya ağladım(5)
Şiirlerde saklıyorum tüm yalnızlıklarımı.
Türkülerin ezgisinde, bağlamanın telinde, kavalın içli sesinde dile gelirim.
Nisan da yağmur olurum annemin köyünde.
Bilmezler yalnız yasamayanlar,
Nasıl korku verir sessizlik insana;
İnsan nasıl konuşur kendisiyle;
Nasıl koşar aynalara,
Bir cana hasret,
Bilmezler.(6)
Birazdan şafak sökecek,
Alaca karanlık yalnızlığını yırtacak.
Bir adım ötede, tan yeri ağaracak.
Güneşle birlikte yüreğime bir dünya girecek.
Sıcacık bir tılsım bedenimi saracak.
Bir çocuk gülüşü yeniden can verecek ölü bedenime.
Ümüt OTUNÇ
11.02.2012
Erbil
Kayıt Tarihi : 12.2.2012 13:51:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Ümüt Otunç](https://www.antoloji.com/i/siir/2012/02/12/yalnizligim-342.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!