sanki yurdunu terk etmiş yıldızlar
sürgün bir kentin akıbetine uğramış gökyüzü
bir sebep ki 
tek damla uyku çekmiyor canım 
karanlığın göbeğinde güne terk olmuş gözlerinin rengindeyim
kahverengi bir yalnızlık tuvalidir bu
palete bir tüp dolusu kurumuş yaprak kırığı dökmüşüm 
fırçamın izinde filler yürüyor ağır tonajıyla 
ellerime gelen damarlarda donuk kanyak belirtisi 
ondan poyraz vuruyor burnumun direğine
sebep ki
gecenin tuvaline mutluluğun ilhamı düşmüyor 
yalnız bir güz bitimidir 
yani zemheri kavuşma
ölgün ve terli gecenin gamzesinde 
faili meçhul bir cinayetin sızıntı hali var
kötü olan ne varsa sıkışıyor yalnızlığın tabutuna
mesela çıplak ağaçlar sevişirken çatırdıyor kemikleri 
kuşlar dilini yutmuş 
yarasalar ters rüyalar görüyor
fareler lağım logarlarında son bir yarışta
oysa ben 
zagrosun doruğunda 
kızıl bir ateşten kıvılcımlanan kuru odun ateşini his etmeliydim 
demli bir çayı çinko bardaktan yudumlarken 
sıcaklığını bütün damarlarınla birlikte içmeliydim 
sahipsiz rüzgarları ıslığımla avutmalıydım 
deli teranelerini taştan da hacimli okumalıydım
okyanusa batmışım gibi oturup bir temmuz güneşinde kurulanmalıydım
demlen rüzgar
koynunda üşümesin artık kimse
ayrılığı en koyu rengine dahi
kimse bulamasın
demlen güz alaşı
yakan tanrıysa bil ki ben hak etmişim
oysa incecik bir kadın gezmeliydi gecenin güz teninde
nefesine bütün iklimlerden derme ıhlamur ikramı 
ısmarlama kuş tüyü 
ve kelebek revnağıyla rüyalar 
paletime her ırktan kaynamış göz rengi boyalar doldurmalıydım
üstünde buharıyla gece vardiyası çalışan 
bir ustanın pişirdiği pidenin resmini çizmeliydim 
sonra incecik parmaklarıyla esmer yüzlü bir köy kızını 
devrilmez bir dağa dayamalıydım 
güneş onun sıcaklığının hürmetine 
gün onun güzelliğine kapanmalıydı kaç asır
geceye köpek sesi değmemeliydi
üşümemeliydi ve korkmamalıydı kimse
oysa geceydi
bir hayli gecikmiş güz gecesi 
kömür isiyle boyamışlardı her yeri yıldızlar sürülüydü gökyüzünde
soğuktu 
her yer gündüzde unutulmuş gibi 
bedenini ellerimle tanımaya çalışıyordum 
kör çaba
ama bir acayip baskısın düşmemek için belleğimde bir an
gözlerimi kapıyorum beynimde ışıyorsun 
gözlerimi açıyorum aynı yerdesin
anladım ki sen gideli bu şehirle beraber bende gelmişim ardından
iki yalnız ve kocaman çocukta olsak gelmişiz izinden
gelirsen bir gün bizde geliriz yurdumuza
yıldızlarda gelir
ve gelinliğine örtünür şehir
kar yağar saçlarıma
mevsimler şaşırır 
pamuk açar dağlar
gözlerinde aynalar güz biter birden
Kayıt Tarihi : 9.11.2009 19:41:00
 
 
 
 
 Şiiri Değerlendir
Şiiri Değerlendir
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
 
 



Kutluyorum , kutluyorum.
YÜREK SANCILARI VE HÜZÜNLER VAR DİZELERDE...
BEKLENTİ VE UMUT...
BEKLENTİLERİNİZİN VE UMUTLARINIZIN GÜZ GÜNLERİNDEN SIYRILIP, BAHARLARI YAŞAMASINI DİLİYORUM İRFAN BEY...
YİNE ÖZGÜN YİNE YALIN BİR DİLLE YAZILMIŞ BİR ŞİİRDİ..
YÜREĞİNİZİ VE KALEMİNİZİ İÇTENLİKLE KUTLUYORUM.
TAM PUAN
SAYGILARIMLA
son bir deva,
son ama ilk dilenendin ürkek ve hüznümüzün rengi gözlerimde..
Beklerken kabus yarınların kefenini yırtmayı;
celladım kanlı soluğuyla, en kırmızı türküsünü üflüyor
tüm mevsimleri alıp sağına,
alnımın ve bedenimin sol yanındaki bu en son yaza..
Şiirlerine yorum yazmam çok zor hocam biliyorsun.. Çünkü yazacağım herşeyi okumuş oluyorum..Bana da acemi birkaç satırla, bu yürek ağrısı, sevda kokusu dizeleri selamlamak düşüyor..
Dilette saxbe Mamoste..Gelek Spas..
Slav û Hûrmet
TÜM YORUMLAR (4)