1. Biz tüzüklerle çarpışarak büyüdük kardeşim
Emrazı Zühreviye Hastanesi'ne kapatıldı anamız
Adıyla çalışan ermiş Sirkeci kadınlarındandır
Şeker atar hâlâ mazgallardan Cankurtaran'da
Acı Bacı'nın acı bilmez uçurtma çocuklarına
Zülfü kimi ayağın koymaz öpem nigârum
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum
Devamını Oku
Yohdur anun yanında bir kılca i'tibârum
İnsâf hoşdur ey ışk ancak meni zebûn et
Ha böyle mihnet ile geçsün mi rûzigârum
Sayın deniz şiirin analizini yapmış. Bana da okuyup, hislenmek düştü.
Seçici Kurul'a teşekkürler.
1. Biz tüzüklerle çarpısarak büyüdük kardesim
(…)
2. Velhasıl onlar vurdu biz büyüdük kardesim
'Devlet, çıkardıgı tüzük ve yönetmeliklerle bireyin hareket alanını kısıtlayıp onu bütünüyle kendisine baglı hale getirir. Sairin, bir siirinde, bu “tüzükler”
karsısında kendi konumundan söz ederken aynı zamanda okura bir öneri de sundugu sezinlenmektedir.
Birey, çocukluk yıllarından itibaren bu tüzüklerle mücadele ederek “büyür.” Bu “büyüme”, yalnızca yetiskinlik çagına gelme anlamıyla gerçeklesmez;
verilen mücadele, bireyi düsünsel yönden de “büyük” kılar...'
(......)
'Çocukluk anılarından yola çıkarak, bu sektörde çalısan kadınların kendileri kadar yakınlarının da magdur oluslarını, acılarını, toplumdan ya da kimi toplumsal
iliski biçimlerinden soyutlanmalarını yansıttıgı “Yalınayak Siirdir”de ise sitem ve öfke dolu bir üslup göze çarpar. O kadınları “sahiplenisini” ilk kez bu siiriyle böyle
net ve keskin biçimde ortaya koyar Ece Ayhan.
Çogunlugun “kötü kadın” diye andıgı, haklarında olumsuz duygular besledigi, hatta birer lanetli gibi gördügü hayat kadınlarının aynı zamanda “ana” oluslarına dikkati çekmekle kalmaz sair; daha da
ileri giderek, çogunluga ve egemen deger yargılarına meydan okurcasına onları “ermiş” ilan eder:
'Emrazı Zühreviye Hastanesi’ne kapatıldı anamız
Adıyla çalısan ermis Sirkeci kadınlarındandır'
Sairin çocukken bahçesinde arkadaslarıyla uçurtma uçurttugu bu hastanenin pencerelerinden hayat kadınlarının onlara seker atısı, süreklilestirilmis bir eylem biçimine dönüstürülerek söyle dizelesir:
'Seker atar hâlâ mazgallardan Cankurtaran’da
Acı Bacı’nın acı bilmez uçurtma çocuklarına'
Acılı yasamlarının da ötesinde acıyla özdeslesmis, âdeta acının cisimlesmis varlıkları haline gelmis olan bu kadınların çocukları da dıslanmaktadır. Bu dıslanma,
özellikle, öbür çocuklarla paylasmaları gereken “resmi” etkinliklerde onların yüzüne vurulur:
'Yıl sonu müsamerelerine kimler çıkarılmaz?'
Annenin hayat kadını olusu, ailenin parçalanmasının yanı sıra sanki bir suçun cezasını tüm aile bireylerine çektirir gibi bu parçalılıgın resmi bir uygulamayla da
zorunlu ve sürekli tutulmasına yol açmıstır;
“Emrazı Zühreviye Hastanesi’ne kapatılan” anne gibi “baba” da akıl hastanesine kapatılmıstır. Baba, siyasal ve resmi söylemlerde yüceltilen “halk”tan biri olmasına karsın gördügü alçaltıcı muameleler ve siddet karsısında düsünmekte; bir yandan “halk”tan biri olarak bu soyutlanmıslıgının, bir yandan da “halk” tarafından soyutlanmıslıgının saskınlıgını yasamaktadır:
'Babamız dövüldü güllabici odunlarla tımarhanede
Acaba halk nedir diye düsünür arada isittigi'
Anne ve babasının konuldugu iki “kapatılma mekânı” (hastane ve tımarhane)arasında kalan çocugun “acı bilmemesi” ise iki açıdan yorumlanabilir: Çocuk, olup
bitenlerin kavrayabilecek erginlik düzeyine henüz sahip olmadıgından ortadaki acıyı hissetmemekte, yasanan trajedinin dısındaki dünyasında oyunlar oynamaya devam
etmektedir. Çocuk, bu acıya saplanıp kalarak gücünü, enerjisini, zamanını tüketmek istemez; tüm bunların hesabını sorabilmek için güçlü olup ayakta kalması,
dolayısıyla acısını görmezden gelmesi gerektigi için, “acı bilmez”.
..
Dolayısıyla, sair tarafından her iki alanın özneleri geldikleri toplumsal katman, sahip oldukları duyarlılıklar, maruz kaldıkları kosullar, devlet ve toplum karsısındaki konumları,“trajik”e en yakın olmaları gibi pek çok noktadan kurulan bir denklem içinde simetriklestirilerek algılanıyor olabilir.'
***
meraklısına; Erdoğan Kul'un Ece Ayhan şiiri üzerine bir doktora tezi var..sanal alemde bulabilirsiniz.. notlar oradan..
bence günün şiiri 'melahat geçilmez' olmalıydı..recm edilmesi daha manidar olurdu (değil mi..) :)
şair,sadece kelime değildir. anlam,sadece kelimenin verdiği değildir. göz,sadece hissetmek için değildir.
saygılarımla.
129 deniz
enteresan bir yazı
eğer o çocuklar yalınayak başkalarına bakıp imrenmeselerdi bu şiirler de tarih defteri arasına sıkıştırılamazdı hiçbir zaman, her şiirinde bir başka müzik görüyorum ece ayhan'ın...
'Hangi çocukların neye imrenmesi yalınayak şiirdir?'
Bu şiir ile ilgili 25 tane yorum bulunmakta