Yalın ve de durgun yılların tümünü içine aldığı yaşamın son hali…
Oysa neler kaldı geride, kaybedilmiş ne an nefesleri vardı birbirleri için atan, önce hasret sonra uzunlukların en uzunu hasret ve yine hasretin en kuytusu, durgunlukla başlayan yaşamın aksaklaşmış nefesleri ve de özlemleri…
Özlenen ve düşlenen, bitmeyen karanlıkların düşleri, korkuları, sessizlikleri, merakları ve de endişelerinin hepsini içine alan anlık düşünce değişimleri…
Kalabalık oluşların ertesi düşlerdeki yorgunlukla başlayan sükût ve ertesinden başlayan yalnızlaşma ile suskunlaşma korkularını içinde gizleyen eksik nefesler, düş korkuları, ürpermeler ve de yalnızlaşmış isteklerle sahipsiz kalan benlikteki öz güvenle kendine küskün yaşam zamanları…
Eskiydi tüm umutlar, beklentiydi geçmişte alınan nefeslerin içindeki nem, düşüncelerdi durulmayan, duruşundaki beklenti vardı siyahlaşmış lekesi ile yalnızlığın gölgesi düşüncelerin içindeki gün güzelliğinde sadece susmak ve de sustukça özlemi içinde burkmak…
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel,
düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta