Çok sesli bir müziğin ritminden kaçıp, uzaklara, kendimizi dinleyebileceğimiz çok uzaklara gitmeyi istediğimiz vakitlerdir, hayatın içindeki olumsuzluklardan tiksinmeye başladığımız an’lar.
Az ötedeki bir minareden yükselen sala sesine kulak kabartan yaşlı insanların bakış istikametini doğru algılayıp ve ellerimizle tüm gürültüyü bastırmak istediğimiz anlarda cami hocasının yitip gitmiş bir canın ismini mırıldandığında dudağımızdan dökülen, ‘Allah Rahmet Eylesin’e karışıverir aslında kıymetini asla bilemediğimiz yaşama şükrümüz.
Üstü acıyla örselenmiş kocaman bir lahittir asırlardır yaşadığımız kürenin ağırlığı. Sinsi bir rüzgârın yelesine tutunup gitmek isteyişimiz, bir anlamda ne yaşam darlığı, ne işsizlik ve ne de yaşamaktan bıkkınlığımızdır.
Yıldız dolmuş gökyüzü ayaydın
Avutulmuş çocuklar çoktan sustu
Bir ben kaldım bir ben kaldım
Tenhasında gecenin avutulmamış ben
Şimdi gözlerime ağlamayı öğrettin ki bu yaşlar



