Yalçın Özçelik Şiirleri - Şair Yalçın Öz ...

Yalçın Özçelik

Adam evine girerken son bir kez arkasına dönüp ay ışığına baktı umarsız ve esrik gözleriyle.
Anahtarı çevirdi ve evindeydi artık. Perdeler açıktı, içeriye giriyordu sokak lambalarıyla sevişen ay ışığı. Mutfağa girdi önce ve dolabı açtı, baktı; şarabı soğumuştu. Ev sigara kokuyordu salona girerken.
Adam hırkasını çıkartıp attı koltuklardan birine. Sonra evde kapısı kapalı olan tek odaya yürüdü. Zaten kaç oda vardı ki?
Böyle düşünmesini yazar istemişti Adam’ın. Kapıyı açtı ve yüzüne özlediği, sevdiği, ağladığı, seviştiği bir koku çarptı; yüzünü, gözlerini yalayıp geçti adamın. Gözleriyle odanın içini aradı bir süre, oysa mucizelere inanmazdı adam. Ama yazar inanırdı bir şekilde mucizelere.
Karanlıkta ilerledi usulca ve eline bir yemen aldı, sımsıkıydı avuçları. Yazar kalemini sıkmaya başladı avucunda. Sonra ikisi de usulca bıraktı ve adam yatak odasına ilerledi. Aralıktı kapı ve aralıktı yatak örtüsü ile yorgan arasındaki mesafe. Elinde yemen ilerledi adam. Yazar oturduğu yerden yatak odasının kapısına baktı.
Yatağa oturdu adam önce. Dışarıdan aynı sokak lambaları aynı ışığıyla vuruyordu pencerelere, yatağa, aynaya... sanki her şey o günkü gibiydi, sanki arkasını dönse sevgilisini görecekti banyoda aynaya eğilen. Adam yatağa uzandı elindeki yemenle. Yazar gözlerini kapattı. Adam ağlıyordu, yazar gözyaşlarını siliyordu... açık pencereden ince bir rüzgar girdi içeriye.

Devamını Oku
Yalçın Özçelik

seni seviyorum... içimdeki herşeyi bu iki kelime, bu tek bir cümle belki anlatamıyor, belki ifade edemiyor ama seni seviyorum... hareketlerimin, kelimelerimin, yaşantımın eksik kaldığı bu cümle dolduruyor beni sana, eksikliğimi dolduruyor ve eksikliğini
seni seviyorum... tüm şiirlerde anlatılan ve belki de anlatılamayan sevda sözcükleri gibi, tüm sevda sözcükleri gibi; bazen eksik kalan, bazen anlatılamayan ve bazen de kendim gibi. yalnızca ben gibi
seni seviyorum... bu cümleyi sana çok kullanıyorsam anlamını bilmediğim, yaşamadığım için değil. tam aksine bildiğim, yaşadığım ve seni sevdiğim için söylüyorum sana, o yüzden herkese haykırıyorum!
seni seviyorum... çünkü seni görmediğim bir saat, bir gün, bir dakika, o hayatımdan giden her hangi bir an, gerçekten de benden gitmiş gibi, senden gitmiş gibi. sen olmayınca olmuyor bende sabah, olmuyor istanbul olmuyor işte yastığım yerinde durmuyor. gecelerim kabus oluyor ve önüme duruyor.
seni seviyorum... biliyorum, bu kelimeyi çok kullanıyorum ama seni seviyorum. ama ne yapayım? seni seviyorum işte... tüm mitoslardaki öyküler gibi, ölümden kurtulan bir hastanın hayatı sevmesi gibi, beni kollarına aldığında, beni göğsüne aldığında yayılan o mutluluk gibi seviyorum seni.
seni seviyorum... uyandığımda, seni gördüğümde; karanlıktan, yalnız kalkmaktan korktuğumda; örümcekten korktuğumda; maaşımı aldığımda, sana bir kitap aldığımda, bana teşekkür ettiğinde; haydarpaşa garına baktığımızda; elini tuttuğumda; eve geç kaldığında seviyorum seni.

Devamını Oku
Yalçın Özçelik

Nasıl geçtiğini anlamadığım, anlayamadığım zamanlarım oluyor sen gidince
Gölgeli ve gri duvarlarımla başbaşa kalakalıyorum.

Bir zaman sonra giderken bıraktığın gülümsemeni düşlüyorum. Bu gölge benim mi?
Ama sen gidince her şey yerli yerinde duruyor; televizyon seyretmek, kitap okumak, herhangi birisiyle konuşmak istemiyorum.
Sen olmayınca

Devamını Oku
Yalçın Özçelik

Bugün buradaydın, yanımda yatağımdaydın; oturduğun koltuğumda, içimdeydin pencereden bakarken
Sarılırken bana yastığımdaydın. Kokladım. Sen kokuyordu.
Bugün buradaydın. Burada, yanımda.

Sana çay yapmıştım sen gelmeden önce, içersin diye. İçtin. Teşekkür ettin boynuma sarıldın bana bir öpücük verdin dudaklarımdan

Devamını Oku
Yalçın Özçelik

Dumanı üfledi dudaklarının arasından, griliğine bakarak uçuşan ve herhangi bir yere giden herhangi bir şey gibi.
Kasvetli ve siyahtı gece ve tüm kasvetli ve siyah geceler gibi bir hikayeye gebeydi varoluşunun sebebini henüz kendisinin bile bilmediği.
Öyle sıradan bir an’ın, buyurganlığı ve sokulganlığı olmadığı zamanlardaki gibi sıkılganlığıyla açtı perdesini.

Herhangi bir şeye ait hiçbir şey gibi veya hiçbir şeye ait herhangi bir şey gibiydi etrafındakiler; bir sehpa üzerindeki boş su şişesine, bir başka masada bitmiş birkaç sigara paketine, damlayan bir musluğa, yerdeki bir uzaktan kumandaya, birkaç boş bardağa, ortalanmış bir kitaba, şekilsiz şekilleri barındıran bir duvarlar silsilesine baktı bir süre ve bir sigara daha yaktı. Dinlediği şarkıdaki aynı sigara yakışla, her ne kadar aynı sigara mı diye düşünse de çoktan yeni bir nefesini almıştı bile.
Bir hikayeyi hikaye yapan imgeleri düşledi tek tek veya hepsini aynı anda.

Devamını Oku
Yalçın Özçelik

Uçurtmam olmadı hiç. Rüzgarla dolaşan uçurtmam olmadı hiç.
Annem kızardı uçurtmaya, peşinden koşarken düşersin derdi. Bazen evimizin yakınındaki koruluğa gittiğimde uçurtma uçuran çocukları seyreder ve onların gülüşleriyle heyecanlanırdım.
Çocukluğumun sonsuz günleriydi ve ben uçurtmaların gölgesinde palamut tohumu ile oynardım.
Oysa herkesin bir uçurtması vardı.

Islık çalmasını bilmezdim ben, bakardım kenarlarından çimenlerin...

Devamını Oku
Yalçın Özçelik

GİRİŞİ OLMAYAN GİRİŞ

Adam son kez arkasına bakar, güneş sağındaki ağacın arkasından maviliği sarılaştırırken… Ve içeri girerken Adam, ahşap kapı ağır ağır kapanır.
Yazar sessizce izlemektedir tüm olan biteni.

Adam, arkasından kilitlenen kapıya bakar anlamsız ve kapı çatlaklarının arasından süzülmesini istediği ve beklediği gün ışığını arar fakat bulamaz. Bırakır defterlerini ufak bir duvar çıkıntısına. Acaba kaç kişi kalmıştır hatırları, anıları, geçmişi ve geleceği ile diye düşünürken tepedeki cılız ampule bakarken bulur kendini.

Devamını Oku
Yalçın Özçelik

Adam evine girerken son bir kez arkasına dönüp ay ışığına baktı umarsız ve esrik gözleriyle.
Anahtarı çevirdi ve evindeydi artık. Perdeler açıktı, içeriye giriyordu sokak lambalarıyla sevişen ay ışığı. Mutfağa girdi önce ve dolabı açtı, baktı; şarabı soğumuştu. Ev sigara kokuyordu salona girerken.
Adam hırkasını çıkartıp attı koltuklardan birine. Sonra evde kapısı kapalı olan tek odaya yürüdü. Zaten kaç oda vardı ki?
ve kaç şişe şarap?
ne kadar olduğunu hatırlayamadığı savaşlardan çıkmış gibiydi, ne zaman bittiği belli olmayan yazılar gibi
paradokslardan açılan paradoks

Devamını Oku
Yalçın Özçelik

Var olamamak gibi var olamadım tüm gün. Çıkmaz sokaklar gibiydi mesela gece saatleri, asla çıkamadığım.

Ve asla çıkamadığım sabah saatleri peşi sıra.

Şimdi çıksam sokağa bu sabaha karşı, tüm tekeller kapalı ve tüm zamanlar biraz daha yakın ölüme diğer çıkmaz sokaklar ve diğer tüm sorular gibi.
Var olamamak gibi var olamadım tüm gün. Ne sen ardına baktın, ne de tüm kapalı duvarları açık bıraktın tüm yansımalarında. Bir ufak çıkmaz sokak daha olmuştum, bir diğer çıkmaz sokağa açılamayan.

Devamını Oku
Yalçın Özçelik

I.

Adam, gülümseyerek girdiğinde keskin sigara kokan dairesine, elindeki poşeti bıraktı ilk, içki şişeleri ve buruşmuş kâğıtlardaki yazılarının arasına,

salondaki masanın üzerine.

Devamını Oku