Yalancı Baharlar Topladık Çocuk Ellerimizle

Şafaknur Yalçın
180

ŞİİR


10

TAKİPÇİ

Yalancı Baharlar Topladık Çocuk Ellerimizle

Asi bir yağmur saçlarımızda, yorgun kuşlar eğreti omzumuzda
Güneşin huzmelerine el açtık, yalnızlığın şiirleri kitaplığımızda
En çok gecelerde sevdik öksüzlüğü, hüzün kaynattık ruhumuzda
Kırık bir nağmeymiş özlem, doruklar aştık biz o yüce sabrımızla! ..
.
Ellerimiz ruhumuzu yazan sihirli bir kalem sanki. O anki gücü, hislerimizden alıp, kalemimize mürekkep olarak dolduruyoruz. Bazen susuyor yüreğimiz, öylesi anlarda kalemimizin bağlantısı da kesiliveriyor bembeyaz kâğıtlarla. Dargın mevsimlerde uçurtmasız ve bez bebeksiz kalan çocuklar gibi her şeye küsüveriyoruz sanki.
Sisler kaplıyor sanki her yanımızı. İşte o an içimizdeki çocuklar ufka doğru doludizgin koşuyor. Elinde boya kalemleri, başlıyor yazıp çizmeye, takibi ve kontrolü elden çıkmışçasına hem de. Şaşırıyoruz bir an, ruhumuzun beyaz tuvalinin onun ellerinde olduğunu görünce umarsız bir iç çekişle kendi yolculuğumuzun tozlu yollarına dalıveriyoruz.
Yalancı baharlara aldanıp özenle çiziyor kır çiçeklerini, papatyaları, gelincikleri. Sonra toplayıp taçlar yapıyor renk renk saçlarıma takmak için. Birden soluşlarına şahit olunca da, gözyaşlarımızla sulamaya başlıyoruz beraber. Med_cezirleri yaşayıp ve bize de yaşatan bu çılgın çocuk, karşı koyulmaz bir halde benliğimizi hipnoz etmiş gibi sürüklüyor peşinden sihirli bir dünyaya.
Büyü bozulduğunda da el ele veriyor kalbimiz ve ruhumuz, gelgitlerle sürekli yıkılan akıl köprüsünü inşa edebilmek için. Keşife çıkıp sisler arasında ufku aramaya koyuluveriyorlar. Gönlün fenerinin sönük kaldığı yerlerde, aklın feneri devreye giriyor hemen. Karargâhı kalbimiz olan bu naif ruhla mücadelemiz başlıyor bir kez daha.
Lacivert bir sessizlik kaplıyor gökyüzünü o an. Yıldızlar işveli işveli göz kırparken,dolunay da tüm ihtişamıyla mührünü basıyor karanlık denizlere. Yeryüzündeki ruhumuzun yaşadığı fırtınalardan haberi bile yok gökyüzü sarayının. Deniz suları gökyüzünün cilveli haremiyle oynaşırken, aşağıda ruhun denizinde tufanlar kopuyor oysa.
Kör kuyularda karanlıklara hapsedilmiş ruhu da görüverse ya ay sultan ve yollasa hareminden birkaç yıldız, ne olur sanki bizlere de, edalı sesleriyle çınlatıversinler diye bu kör kuyuları da. Akıl şaşırmış yolunu, kalp kan ağlıyor sessizce ve ruh yorgun, bezgin, gözlerse esir olmuş bir resmin çerçevesinde.
Ama hala büyüleyici, yüreğin dile gelemeyen bestesini çalan kemanın sesini duymak, depremler yaşansa da içerisinde bu sesle kendinden geçerek huzuru yakalamak bile güzel. İnişli çıkışlı nağmeler fırtınalara rağmen hala yıkılmayan ruhun gücünü anlatıyor sanki. İnce ince süzülen yağmur gibi ezgiyle, suluyor yeniden filizlenen yapraklarını. Kapatılan gözkapakları bile kirpiklerden sızıp tebessüm olan dudak kıvrımlarında arıyor yolunu ve uzaklara dalıyor yeniden başlayan yalnızlığıyla.

Savrulmuş benliğimizde, hiçlik de dağılmış yüreklerimizin ızdırabı ve kemanın sesiyle beraber, sadece ruhumuzun bildiği güfteyi söylüyoruz. Sonra da götürsün diye, öpüp koklayamadıklarımıza olan hasret ve sevgimizi fısıldıyoruz rüzgârın kulağına.
O asırlardır erimeyen buz dağlarının ve sürekli yanan aşk ormanlarının sürgün doruklarına çıkıyoruz düşlerle. Ruhumuzun doruklarını istila eden o gizli hüznü emdiriyoruz özleme ve umut koyuyoruz göçmen kuşların adını, kanat çırptıkça ülkemize gelsin diye. Sen yürek tüketerek, ben sekerek bulutlarla güneşi örtüyor ve ayın ışıltılı halkalarından atlayarak bu yeryüzü cehenneminde durmaksızın aşk şiirleri topluyoruz. (S.Y)

Şafaknur Yalçın
Kayıt Tarihi : 1.4.2013 15:39:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.
  • İbrahim Dikmen
    İbrahim Dikmen

    Şairin güçlü kalemini kutlarım, ilhamınız daim olsun hanımefendi.Saygımla...

    Cevap Yaz

TÜM YORUMLAR (1)

Şafaknur Yalçın