Yalancı Şiiri - Yorumlar

Kadir Soytürk
261

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Yalancı, yalan söyler ölüm olsa ucunda
Başka sermaye mi var, elinde-avucunda?

Tamamını Oku
  • Kadir Soyturk
    Kadir Soyturk 20.11.2005 - 00:48

    Cumhuriyet'te yalan kronikleşti

    'Leyla Şahin üniversite 5. sınıfa kadar türban takmadı' şeklindeki haberin asparagas olduğu ortaya çıkmasına rağmen Cumhuriyet gazetesi yalan haberinde ısrar etmeye devam ediyor. Leyla Şahin, önceki gün yayınlanan haber anonsunun hemen ardından gazeteye tekzip göndererek 14 yaşından beri başörtülü olduğunu bildirdi. Buna rağmen Cumhuriyet, dün yalanını sürdürdü. Cumhuriyet'in yalanına sert tepki gösteren Leyla Şahin'in avukatı Fatma Benli; Cumhuriyet'in iddia ettiği gibi AİHM kararlarında Şahin'in üniversite 5. yılına kadar başörtüsü takmadığına dair bir ibare olmadığını söyledi.

    Cevap Yaz
  • Kadir Soyturk
    Kadir Soyturk 20.11.2005 - 00:12









    AİHM'in kararı AB'ye olan güveni sarsıyor

    AİHM'in başörtü yasağını haklı bulması, AB'ye karşı bir tepki oluşturdu. Başörtüsü sorununa duyarlı sivil toplum kuruluşları, AİHM'in çifte standartlı uygulamalarından sonra AB sürecini sorgulamaya başladı

    Abdullah
    Muradoğlu

    Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin Leyla Şahin Davası'nda başörtüsü yasağını haklı bulan kararı, AB ve onun kurumlarına olan güveni sarstı. Türkiye'nin AB'ye tam üyelik sürecine destek veren toplum kesimleri bu kararla birlikte tutum değişikliği içine girdi. Leyla Şahin Davası'nın siyasi bir karar olduğunu ve muhafazakar kesimlerde AB'ye karşı bir soğukluk meydana getirdiği belirtilirken, AİHM ve AB'nin bu konuda çifte standart uyguladığı ifade ediliyor.

    ARTIK AİHM'E GÜVENMİYORLAR

    Leyla Şahin Davası'nın ardından AİHM'e başvuran çok sayıda başörtülünün davalarını geri çekmeye hazırlandıkları ortaya çıktı. AİHM'de pek çok davayı takip eden Hukukçular Derneği Başkanı Avukat Hüsnü Tuna, 'AİHM, Güneydoğu, Aleviler ve diğer kesimlerle ilgili davalarda farklı, Müslüman çoğunluğun problemleri ile ilgili davalarda farklı kararlar alıyor. İnsanlarda AİHM'in önyargılı olduğu duygusu oluştu. Leyla Şahin davası bu endişeyi pekiştirdi' dedi. AİHM'de pek çok dava takip ettiğini belirten Tuna, 'Bunların büyük kısmı başörtüsüyle ilgili davalardır. Leyla Şahin davasından sonra en az 10 müvekkilim arayıp hukuki bir yarar görmüyoruz, objektif kararlar yerine siyasi kararlar veriliyor gerekçesiyle başvurularını geri çekmek istediklerini bildirdiler. Bu insanlar artık AİHM'ye güvenmiyorlar. Aynı şekilde AB sürecinin kendileri açısından olumlu sonuçlanacağı gibi bir beklentiden giderek uzaklaşıyorlar' dedi.

    GEMİLERİ YAKMAMAK LAZIM

    Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı ve Ensar Vakfı Başkanı Ahmet Şişman da AİHM kararlarının siyasi olduğunu belirterek, şunları söyledi: 'Bu davanın temelinde siyaseti aşan prensipler var. Kanaatimce herhangi bir gerilim, bir hamle anında böyle kararlar çıkacak. Buna şaşmamak lazım. Çünkü Avrupa, tarihsel olarak Türkiye'ye önyargılarla bakıyor. Sonuçta AİHM de AB'nin bir kurumudur.' AB sürecinden fazla ümitli olunmaması gerektiğini ifade eden Şişman, 'Herşeye rağmen gerek Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve gerekse Helsinki Nihai Senedi prensipleri olsun, bunlar insanlığın kazanımlarıdır. Türkiye AB'ye girsin ya da girmesin, insanımız mutlaka bu standartlara ulaşmalıdır. Bir olayla bütün gemileri de yakmamak lazım' diye konuştu.

    AB'Yİ GÖZDEN GEÇİRİYORLAR

    İmam-Hatip Lisesi Mensupları Derneği (ÖNDER) eski Genel Başkanı İbrahim Solmaz da Leyla Şahin davasıyla birlikte AİHM'ye itimatlarının azaldığını kaydederek, 'İnsanlar artık AB hakkında olumlu kanaatlerini de gözden geçirmeye başladılar' dedi. AB İlerleme Raporları'nda ortaya çıkan tutumun AİHM'den pek farklı olmadığını ifade eden Solmaz şöyle konuştu: 'Sayıları üç yüz, beş yüz olan en marjinal dini grupların her türlü problemlerine sahip çıkıyorlar. Buna rağmen AB, asıl çoğunluğu ilgilendiren hiçbir girişimde bulunmadı. Bu aşamadan sonra AB sürecine büyük destek veren dindar kesimler olumlu kanaatlerini kesinlikle gözden geçireceklerdir.'

    SORGULAMAYA BAŞLADILAR

    Ayrımcılığa Karşı Kadın Hakları Derneği (AK-DER) Başkanı Havva Kaplan, 'Bizim pek çok üyemizin AİHM'de davası var. Leyla Şahin davası, bu başvuruyu yapanları olumsuz etkiledi. Davalarını geri almak isteyenlerin sayısı artıyor' dedi. AİHM'nin kararının AB süreci ile doğrudan ilgili olmadığını da belirten Kaplan, 'Ama sonuçta bu insanlar AB sürecini de sorgulayacaklar. AB sürecinde temel hak ve özgürlükler alanında bir rahatlama sağlanabilir mi diye düşünenler şimdi sorgulamaya başladılar şeklinde konuştu.

    GÜVEN SARSILDI

    Başkent Kadın Platformu Başkanı Safiye Özdemir de Leyla Şahin davasından sonra AİHM'de davası olan çok sayıda insanın başvurularını geri çekmek istediklerini söyledi. Kadın Platformu olarak AB sürecinden beklentileri olduğunu ifade eden Özdemir, 'AB bizim sorunlarımıza ne kadar duyarlı olacağı konusunda kuşkular var. Bütün bunlar AB'ye olan ilgiyi azaltır' şeklinde konuştu. Ali Bulaç: Türkiye ve mevcut iktidar AB sürecini yeniden gözden geçirmelidir. AB ve kurumları, bizim haklarımızı hak olarak kabul etmiyor ve çifte standart yapıyor. Bu hukuk ve ahlak dışı bir yaklaşımdır. AB sürecinde mezhep temelinde siyaset yapan gruplar, Kürt milliyetçileri, eşcinseller ve diğer marjinal gruplar olabildiğinde geniş ölçülerde yararlanıyorlar. Toplumun ezici çoğunluğu ise bu süreçten hiçbir fayda sağlayamadı. Eğer toplumun çoğunluğunun temel hak ve özgürlüklerinin kısıtlanmasında bir mahzur görülmüyorsa, AB sürecini devam ettirmek anlamlı değil. Bu süreç mevcut iktidarı da yerinden edecek bir süreçtir. Marjial grupların durumu iyileştirilip ana gövdenin hak ve talepleri dikkate alınmaması halinde AB'ye verilen toplum desteği biter. Söz konusu marjinal grupların durumlarının iyileştirilmesinin mevcut iktidar eliyle olması, geniş kitlelerde tepkiye yol açar. Bu durum, seçimlerde hükümetin karşısına gelir. Hükümet en azından AB sürecini yeniden gözden geçirebileceğini ilan etmeli. Şu anda AB'ye verilen toplum desteğinde büyük azalma var.

    AB, dindarlarla ilgili tek kelime etmiyor

    Doç. Dr. Oya Akgönenç: AİHM kararı büyük bir düşkırıklığı yaratmıştır. Buna şaşmamak lazım, bir kere AİHM siyasi bir mahkemedir. Her ne kadar yargıçlar olsa da, bu bir şart değildir. Nitekim, Türkiye'nin AİHM'deki üyesi bir diplomattır. Öte yandan AİHM'de verilen kararlar Avrupa içindeki bir takım trendlere bağlıdır. Bugün Avrupa'da anti-islam, anti-Türk diye bir trend var. Durum böyle olunca müspet bir netice beklenemez. Yanlış beklentiler içinde de olmamalıyız. Bazı kimseler bu karara çok seviniyorlar, 'artık bitti bu iş' diyorlar. Böyle düşünenler AİHM'nin nasıl işlediğini bilmiyorlar. İlerleme raporlarına bakın, dindar kesimlerle ilgili hak talepleriyle ilgili bir kelime bile yoktur. 150 kişilik bir grubun hakkı savunulurken 70 milyon insan hakkında kimse bahsetmiyor. Bu dava, tabii ki toplumun AB projesine verdiği desteği azaltır.

    AİHM, AB organı değil ama...

    Merkezi Fransa'nın Strasbourg kentinde olan AİHM, Avrupa Konseyi'nin bir kurumu. Avrupa Konseyi, aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 46 üyeden oluşuyor. 5 Mayıs 1949'da Belçika, Danimarka, İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Norveç, İsveç ve İngiltere, merkezi Strasbourg olmak üzere Avrupa Konseyi'ni kuran antlaşmayı imzaladı. Buna daha sonra diğer devletler de katıldı. AİHM, Avrupa Konseyi'nin kabul ettiği Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde yeralan maddelerin ihlalleriyle ilgili davalara bakıyor. AİHM, Avrupa Konseyi üyesi devletlerin sayısı kadar yargıçtan kurulu. AİHM, her ne kadar AB'nin bir organı değilse bile,Avrupa Konseyi ülkelerini AB standartlarında bir demokrasi, insan hakları ve çoğulculuğa ulaştırma amacından ötürü AB'yle ilişkisi kurulabiliyor.

    Cevap Yaz

Bu şiir ile ilgili 2 tane yorum bulunmakta