Ve yer kükredi, dağlarda çığlıklar...Ağaçlar yapraklarını savurdu, yıldızlar düştü avuç avuç, yer kaymaları, sarsıntılar ve güneş nadasa bıraktı gülüşlerini ve bulutlar bitkileri güldürdü, toprağı, insanları güldürdü. Kuyular doldu taştı, Söğütlü dere, Afrın taştı ve peşinden öbek öbek kar taneleri merhaba dedi doğaya.
Ve doğa, genç kızların çeyizlerindeki dantelâlar gibi. Yeryüzü bembeyaz bir kuğu, dans eder gibi.
Aylardan zeytin hasat mevsimi. Karlı bir günde, puslu havanın yeryüzünde hüküm sürdüğü ikindi vaktiymiş... Zeytin toplama işinin yorgunluğuyla boğuşan annem, birde doğum sancılarıyla kavga eder olmuş. Ta ki tıngır mıngır ilerleyen at arabasının gıcırtıları son bulup da; iki odalı evimizin doğuya bakan penceresinin pervazına tutunarak, beni dünyaya getirdiği ana kadar...
Çığlığımla rahatlayan annemin anlattıkları hâlâ kulaklarımda... İşte bir doğum hikâyesi. Sizlerinki gibi. Kimimiz buğday, arpa yolma zamanı, bağ budamında, üzüm vakti, sergi zamanı derler ya. Hapısa zamanıydı tam o anda doğdu bizim kız-bizim oğlan, şıra vakti derler ya hani bazıları. İşte benim de doğum günüm; karlı bir gün ve zeytin hasat mevsimi...
Yıl yok! Ay ve gün ismi de yok! !
Eserleri
Yarim İstanbulu Mesken mi Tuttun
Çerçi Hüseyin
Ne Derseniz Adına
Günlerden Pazar Bilmem Saat Kaçtı
Bendeki Ben
Dünden Önce Yarından Sonra
Horoz Karası
Üç Kişilik Dünya
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!