İki kişinin parmak uçlarına sürtünmeyi
göze alarak,
gözeterek iki tuhaf esrimeyi,
gecenin en büyük şahidi
en aydınlık yüzü ay;
iki uzun gölge,
iki ihtiraslı bilicinin tenhasında,
o kutsal ayinin,o kırılmayan
dokunuşun, o en gizemli simya formülünün,
anılar labirentinde esen rüzgârın fısıltısında
saklı anahtarının pasında gezinirken;
sözü çıkarıp aklın altın kutusundan
-birkaç küçük şeye benzeterek-
her gün, ve tam yirmi dört saat
-o sırları kazınmış hayal aynasını kırarak-
her gösterdiğine dokunarak o gizemli sarı ışığın,
şarap lekelerinden hendeklerin üstünden atlayarak,
denizin kente, kentin o gizemli oylumlarına
bulaşan tuzunu yalayarak esen rüzgârın
saat tik taklarına karışan şarkısını dinliyorum.
Her gün ve tam yirmi dört saat
Dün dağ olan yerlerde büyüyen kentin
ve o tenhalarında işte –yazılmamış-
tuhaf öykülerindeki yasaklanmış ziyaretçi
Ay mı,deniz mi diyor
söz mü bıçak mı
yelkovan mı yakamoz mu
ve şimdi kent olan o dağ titriyor
günün oltasından kurtulup
çürümüş limoni sandalın gövdesinde
uzatarak ellerini
ay diyor,ay hep oradaydı
arzulu bir tenha gibi
sırlarını gizliyordu
ve kırık camlarda
keskin izler bırakıyordu.
Sen, ey uslanmaz inadı akşamın
karaşın ısrarı ey
yüzündeki anılar vadisinde
kumrular uçuran tubanın
suyun sudan, taşın taştan başka
bir şey olduğu zamana yansıyan ayna
Ateşin külden imlası,
suyun buzdan
Bir pencerenin menekşeyle göğe açılması,
denizin bir limanla kente açılması
Sözün kırıldığı aşinalık
o kırılgan yabancılık
ne zaman yüzümü dönsem
o mutlu hayret nidası
ah, sana ne anlatsam
ay ışığı kırık camlarda
keskin izler bırakıyor
Dün geceden kalma telaşınla
çıkarken kapıdan sen
floresant halesiyle yakut aynada
sokağın kuzeybatı yönüne bakan cam
eğilip bükülüyor, eğilip bükülüyor
ipek bir tülle örtülü belleğim
veda sözcüklerini anımsamıyor
anımsamıyor ışığın esrarlı süpürgesiyle
oynaşan yakut ayna, camdan hale
parmak izlerimi, dudak izlerimi
bıraksam pencereden gece sızıyor
isini aynaya kusarak sızıyor
kente akarak sızıyor
Ah, kadeh ayna; katil yağ, kurban fitil
Ah,galeri ruh, tansık sevgili
yitik rüya, yaralı yüz
ada masa, kara masa
belleğimde oynaşan sen karaşın tül
Ay bunu biliyor
biliyor mührü on dört olan sır
Ruh ruhtan, düş düşten
peşinde koşulan
yasemin gibi kaçıyor
hep beraber ihanet ediyoruz
yakut ayna,mum, sen bir de
Ve şimdi henüz insanın olmadığı bir yerde
ay kırık camlarda keskin izler bırakıyor...
Kayıt Tarihi : 15.6.2008 12:35:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!