Zindandayım, günışığım bile demir…
Devâsı yok, soluğum gövdeme zehir.
Hüsran azık, hicrân katığım, zor gelir…
Dağ cüsse saat, bir sâniyem dâr gelir…
Asarım gönlümü, gün denen kubbeye
Ruhu musallada, can bulurum geceye…
Zümrüdü Anka’yım, gece vurulacak,
‘’Dün’’ denen kabirdeyim, her lâhza bıçak…
Gece orman, uyku yangın, can bir kelebek,
Gözlerimi yumsam, kısmetim kesilecek…
Dalsam Kehf gibi, üç yüzyıllık uykuya…
Kuşlar tüy atar, içimdeki kuşkuya…
Uyanırım, döşü yağmalanmış dağca,
Kıvranırım gâmla, talan yemiş bağca…
Bahânem Leylâ, ben ki göğe Mecnûn’um!
Kilitli kapı eşiğinde, meftunum!
Esiriyim, fil ile at arasında…
Mağlup bir kâlenin gönül yarasında…
Rüzgâr koşturuyor, ben yoruluyorum
Su dalgalanıyor, ben boğuluyorum.
Yaş alıyor ağaçlar, ben soluyorum
Boşalıyor bulutlar, ben doluyorum.
Yusuf’tum yola koyulduğumda, sâf, pâk…
Yakûp, beni görse! Yüzüm nâr, kararacak!
Kayıt Tarihi : 7.11.2022 23:16:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!