Bir filmin silik bir sahnesinden hatırladığım bir Vekilharcın sözleri misali yakın bedenimi geçmiş çağların ilkel kralları misali yanayım.
Yanayım ki aksın yüreğimin orta yerine sapladığın buzdan hançerler. Akıp gitsin yıllardır kendime ve sana söylediğim tüm yalanlar. Geceleri kimselerin bilmediği diyarlarda işlenen sesli günahlar aksın hatıralarımdan.
Yanmalıyım beni ben yapan tüm insanlar. Elbirliği ile verin bedenimi ateşe. Alev alev yansın sevdiğimin sevdiği tenim. Yansın ki teninin tenime dokunduğu her noktadan aksın dudaklarına olan zaafım. Dumanlarımı salmayın rüzgâra sarın etrafımı. Akıp giden zaafımın dumanı doldursun ciğerlerimi koku alan her yerimi. Nefesim kesilsin ki akıp gitsin tüm duyularımdan mis kokulu parfümleri hatta en sesli günahların sessiz sesleri!
Bir müddet ayrılmayın etrafımdan. Ruhum bedenimi terk edene kadar bekleyin. Yeterince yanınca bedenim, ruhumda yanan ateş sönecek ve o zaman terk edecek ruhum bedenimi.
Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk
Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek-
Nasıl koşarsa ardından bir devin
O çapkın babamı ben öyle sevdim