06.03.1957 yılında Bulgaristan’ın Silistre ili Aydoğdu (İskra) köyünde doğdu. İlk ve orta okul eğitimini doğduğu köyde, Liseyi merkez şehri Silistre’de tamamladı. Daha öğrenciliği yıllarında şiir sevgisinin tutsağı oldu. Bu sevgi onu yazmaya, yorumlamaya değil, ünlü klasikleri okumaya yönlendirdi.
1989 yılında zorunlu göç uygulaması sonucu ailesiyle birlikte Çorlu’ya demir attı. Yine yazmak yerine ruhsal gereksinimini beslemek için okumaya devam etti. Şiir bahçesinde yoğun çalışmalarına 1998’lerde başladı.
Olgun ve özgün şiirleriyle, bir de çok ıslak Türkçe’siyle oldu katılımı. Şiirlerinin bir bölümünü ancak Eylül 2002’de kitaplaştırdı. Aynı zamanda farklı bir iş yaptı. Aile fertlerinden söz edip kitabını ve şiirlerini ithaf etmek yerine küçük kızı Aysel Akbulut’un şiirlerine de yer verdi.
“ACILARIN GİRDABINDA” adını verdiği bu ilk güldeste şiirde konu, bütünlük ve imgelemeler ekseninde tepkisel yorumlara vesile olmuşsa da, göç şiirin olgun ve özgün örneği olarak değerlendirildi.Yer yer kapalılığa rağmen özgür bir söyleyişi, çekici bir sıcaklığı, ruhsal etkileyiciliği var şiirlerin. (Hüseyin R. Güler - Komşunun Şiirlerine Övgü ve Yergi / Tuna Dergisi, Sayı 73-74 Nisan 2003 / İstanbul)
“ ZAMANA YENİLİRKEN ” adlı ikinci güldestesini Nisan 2004 yılında kitaplaştırdı. Konu, içerik, süsleme ve biçim açısından ilkinin çok daha olgunu, daha etkeni, rötuşu bol ve duygulanmaların ürünü. Bir bütün olarak yapıtın oluşturduğu ZAMAN YAŞAM İNSAN üçgeninde umut ve umutsuzluk, sevgi ve sevgisizlik, düşler ve gerçekler, kader ve keder, güven ve güvensizlik sularında kürek çeken Yahya Akbulut’u buluyor insan. Sembolizme özgü aşırı süslemelerle yer yer “Sanat sanat içindir” ilkesine yeşil ışık yakıldığını düşündürüyor. (Şair-Yazar - Araştırmacı Mehmet Çavuş, Mart 2004 / İstanbul – “Yahya Akbulut’un Şiir Dünyası” - s. 3)
Zamanı işlemeyen şair, hemen hemen yok gibi sanırım. Ama bir kitabın tüm şiirlerinde onun çeşitli kesitlerini konu eden şiir kitabı çok sayıda olmasa gerek. Şair, insanı ve yaşamı tümüyle ele alan şiirlerinde, yaşamın gerçeği olarak gördüğü zaman için bakın ne diyor; “zamana yenildik ve anladık / doğum, yaşam ve ölüm / idam sehpası kadar gerçek / cellada ne gerek / tek şansımız var... ölümü ertelemek...” Dizelerdeki çarpıcılık, ürküntülü bir gerçeği hepimizin düşündüğü, ama belki de söylemeye dilimiz varmadığı bir olguyu tüm yalınlığı ile sergiliyor...İnsanın zamanla boğuşmasında acıları, hüzünleri, sevinçleri, aşkları, umutları, kazandıkları, kaybettikleri aktarılmış. Bu aktarılış duygusal bir yumağın çözülüşü adeta. İnsanı, zamanın geçmiş boyutuna götüren yaşam karelerinde şairin aşırı duygusal yönü, dünü ve bu günü kaynaşmış birbirine...” demir attık durulmayan sulara / cehennem çizgisinde tükenmeden gücümüz / karargah kurduk. / yıktığımız tabulara, yenik düştük! Şair Özlem Ağırgan / Zamanı Durdurup Kitabına Aktaran şair Yahya Akbulut - Ozan Ağacı Dergisi, Sayı 43 / Ekim 2004 / Edirne
“ BİR SİHİRDİ O... “ adlı kitabına aldığı şiirler, çağrışımsal birikimlerle birlikte çağdaşlaşmanın damgasını taşıyor; şiirle manzumenin, açıklıkla kapalılığın ne denli mesafeleştiğini, karşıtlaşmış olduklarını gösteriyor. Y.Akbulut, şiirde arılığa, biçim ve içerik yeniliklerine, özgünlüğe tutkun ve “kapalılığı” seven bir şair. Bu tür şiirin harcı betimleme, benzetme, açık ve kapalı iğretileme, simgeleme ve yerli-yersiz söz oyunlarıdır. Onun için şiir, duygu sanatı olduğu kadar da söz sanatıdır. Betimleme, bir objenin kendine özgü belirtilerini, söz veya yazıda kullanılan sıfatlarla belirtme özelliği olduğuna göre, Yahya’nın eğilimi çok renklilikten yana olmuştur. Yer yer nesnenin doğallığını aşan sıfatlara da gidilmiştir...
Aynı zamanda modern serbest vezinle olduğu gibi heceli şiirde de dili, uyakları ve duygu denkliğiyle öğretici oluyor. Üçüncü kitabında da doğruyu, güzeli, kalıcı olanı şiirleştirmeye özen göstermiştir. Yahya Akbulut’un “Bir Sihirdi O” güzelliğin fotoğrafı, resme geçirilemeyen duyguların ve büyünün simgesidir.(Şair-Yazar-Araştırmacı Mehmet Çavuş, Mart 2005 / İstanbul – “Bir Sihirdi o” ’nun Düşündürdükleri “ – s. 3)
Yahya Akbulut şiire yeni başladığından söz eder. Oysa sanatta çocuk yaşta ilgilenmeye başlayanların başarılı olabileceği diye bir kural yoktur. Kimi insanlarda öyle yetenekler vardır ki, bu eğilimler zamanı gelince ve fırsat bulunca tıpkı yer altında veya gök yüzünde saptanmamış büyük değerler gibi keşfedilmeyi beklerken, bazen de kendiliğinden günışığına çıkıverirler. Yahya Bey’in bu “kimi insanlar”’dan bir tanesi olduğuna inanıyorum.
“ZAMAN YOLU” adlı yeni güldestesi serbest nazımla yazılmış 83 şiir içermektedir. Bunlar şairin son birkaç yılda yazdığı şiirlerdir. Metinler yüzeysel okununca insanın duyu organlarına post – modern kokusu geliyor sanki. Ancak yapıtlar derinlemesine incelendiğinde Akbulut’un başkalarından farklı olma çabası içinde olduğu anlaşılıyor. Bu çabanın da şiirlere değişik bir tat, farklı bir güzellik kattığı dikkati çekiyor. Yayımladığı önceki eserlerinden de anlaşıldığı üzere şair geliştirmekte olduğu üslûbuyla yaşam, yaşamın amacı ve anlamı üstüne duygu ve düşüncelerini dile getirirken beynindeki “dublörü” ile sürekli diyalog içindedir. Onunla en mahrem konuları açıkça tartışmakta, zaman zaman küsüp zaman zaman barışarak karamsarlık ile iyimserlik arasında mekik dokumaktadır. İnsanoğluna ait bu psikolojik özellikleri ve davranışları “Yaşamın İbresi”, “Bağışlayın Sessizliğimi”, “Şeffaf Yürekler”, “Yüreğimin Tamamı” gibi şiirlerde görmek mümkündür.
Bazı gerçekler acı verir; bu yüzden de gerçekler karşısında göz kırpmayı tercih ederiz. Gerçeklerle yüzleşmekten neden bunca korkarız? Neden maskelere ihtiyaç vardır? Şair de bu olguyu anlatmakta ve insanları anlamakta güçlük çekmektedir, örneğin “Anlayamadığım” şiirinde gibi. Benzer soru ve sorgulamalar başka şiirlerde de olup bazen bireysel çerçeveden toplumsal boyuta geçirilmeleri şairin başarısı olarak nitelendirilebilir.
Bazı şiirlerde kendine has uslûbuyla ifade edilen karamsar duygular da insana hastır, okuyanları düşündürür, ince ve derin muhasebeye zorlar. Bunları şairin yaşamın felsefesine yaptığı göndermeler olarak yorumlamak mümkündür. Zaten Y. Akbulut’un özgünlüğü şiirlerini evren ve insan hakkındaki derin psikolojik ve felsefi analizler üzere kurguluyor olmasıyla ilintilidir.
Eserde Bulgarca şiirlerine yer vermiş olması ne kadar doğrudur bilmiyorum. Ancak duygu yoğunluğunun eğitim gördüğü farklı bir dilde, tezahürü olmalı. Okurun takdirine bırakıyorum.
Velhasıl, Yahya Akbulut sahip olduğu engin hayal gücü, zengin simge hazinesi ve güzel diliyle sanat sevdalılarına yeni ve daha olgun yapıtlar armağan edeceğine inanıyor ve bekliyoruz. (Kuş Bakışıyla “Zaman Yolu” – sayfa 3, Yazar – İslâm Beytullah Erdi, Ocak 2008 / Ankara)
Türkiye’mizin bir çok yörelerinde ve yurt dışında (Bulgaristan, Yunanistan) gazete, dergi ve antolojilerde şiirleri yayımlanmaktadır.
ESERLERİ:
Acıların Girdabında - Şiirler 2002 /Ay Yayınları
Zamana Yenilirken - Şiirler 2004 / Ay Yayınları
Bir Sihirdi o - Şiirler 2005 / Ay Yayınları
Zaman Yolu - Şiirler 2008 / Ay Yayınları
Web sitesi: yahyaakbulut.com
E-mail: infoyahyaakbulut.com
yahyaakbulut57mynet.com
yahyaakbulut57hotmail.com
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel,
düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!
Yahya Akbulut demek; kendini, derdini, gördüklerini, en acımasız durumları bile o sıcak yorumuyla, sanatsal kaygılardan uzak ama baştan sona sanat dolu anlatabilmek...