2008' in son saniyeleri
Yeni bir yıla giriyor eski dünyamız gözünüz aydın
Müjdeler olsun ki bir yılı daha geride bırakmanın............içindeyiz
Televizyon kanallarında patladı patlayacak Çin malı havai fişekler
Gökten yıldızlar yağdı yağacak an meselesi
Yağsa ne olur yağmasa ne olur o yıldızlar
Geçtiğimiz yıllarda da yağmadı mı
Kalplerinde aşk işaretiyle doğar kimileri... Yeryüzüne gönül indiremez onlar... Hayatı ve insanları anlarlar,hayata ve insanlara merhamet duyarlar,ama hayatın ve onun içindeki insanların yaşadıkları gibi yaşamazlar.
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
Devamını Oku
Aşk işareti ile doğanlar yaşarken dünyaya talip olmazlar...Bilirler ki ne isteseler,neyi ansalar,ne kazansalar aşkın dışında hiçbir şey avutmaz onları,teselli etmez...Gönüllü sürgündür onlar...Gizliden gizliye hissederler bunu...Sonsuz bir ışıktan kopup gelmişlerdir geldikleri yere...Kopup geldikleri ışığa inançları ne kadar büyükse,içlerinde ki acı da o kadar derindir...Bu acı hatırlatır onlara kopup geldikleri yeri...Bu acı hatırlatır onlara kim olduklarını ve niye varolduklarını...
Kalplerinde aşk işaretiyle doğsa da bazı günler yorulur insan karşılıksız sevgilerinden...Yorulur kendisini anlatamamaktan...Sevgilim der,sevgilim der,ama,sevgilim dediği yanında değildir,bilir...Bazı günler insan soluksuz kalır,içindeki sevgili olmasa bile karşısındakine deliler gibi sarılır...O olmadığını bile bile sonsuz bir umutsuzlukla sarılır...İnsan soluksuz kalmaya görsün,sevgili diye bütün yanlışlarına,bütün kaçışlarına,kendine yaptığı ihanetlere sarılır...İnsan bir kere içindeki aşktan umudunu kesmeye görsün,her şey olmak,her yere yetişmek için bu hayat düşer...Her şey olduğunu,her yere yetiştiğini sandığı anda,ortada kendisi yoktur artık...Kaybolmuşluğa çok yakındır...Kopup geldiği ışığa inancı azalmıştır...Daha az acı çekiyordur artık...Ama daha mutsuzdur eskisinden....Daha mutsuzdur,o ışığı acı çekerek özlediği günlerden...
Soluksuz kaldığım kendime bile sakladığım günlerden bir gündü...Kaybolmuşluğa yakındım...İçimdeki acı hızla eksiliyordu...Işık soluyordu,soluyordu tıpkı sesim gibi...Soluyordu içimdeki aşk işareti gibi...Öylesine kaybolmuştum ki bulamıyordum artık içimde neyi yitirdiğimi,neyi kirlettiğimi...Öyle uzaklaşmıştım ki kendimden,kendimi bulmak için birine ihtiyacım vardı...
Onunla nerede ve nasıl tanıştığımız önemli değil....Gerçekten değil...Kaybolmuş insanlar birbirini çabuk buluyor....Umutsuzluk umutsuzluğu çağırıyor...
Konuşmaya susamıştık...Sanki ikimizde dilini,kültürünü bilmediğimiz uzak ülkelerden henüz dönmüş gibiydik bu ülkeye...Oysa böyle bir şey yoktu...Hep buradaydık...Hep o ışığımızdan kaybolduğumuz yerde...O ışığı orada bırakıp bu dünyaya,bu hayata gönül indirdiğimiz,her şey ve her yerde olduğumuzu sandığımız yerde...Hep o soluksuz kaldığımız yerde...Daha vakit var,o ışığa sonra dönerim, dediğimiz bu yerdeydik ikimizde...
gerçekler herkez tarafından biliniyor fakat buna engel olabilecekler zaten bunun böyle olmasını isteyen işbirlikçiler
böyle olmamasını isteyen bizler ise çoktan paramparça edilmiş etkisiz hale getirilmişiz dünyanın dört bir tarafında sağ duyulu insanlar müslüman olmasalar dahi bu vahşete tepki göstermekte fakat devletler devlet bazındaki tüm güçler bu israilin yanında yada yardımında
inancım odurki bulunduğumuz asır zulmün ve vahşetin egemen olduğu bir zaman dilimi ta ki adaleti tesis edecek güçlü bir millet ve onu temsil edecek adil bir devlet yada devletler çıkana kadar da sürecek bir zulüm
Allah yardımcıları olsun
duyarlı kaleminizi kutluyorum
Güncel ve duyarlı bir konuyu irdelediğiniz yüreğinize sağlık. Bu baskıcı ve işgalci güçler kendilerine zerre kadar bir davranışta İNSAN HAKLARI''ndan bahsederken, kendi yaptıkları katliamlara yuhlar! ! ! ! olsun.Sevgi ve saygılarımla....
Yillardir kanayan bir yara, kabuk baglamasina bile izin verilmeyen sicak bir yara, biraz önce yine Gazze de cocuk hastahanesi ve bir cami bombalanmis haberini aldim Tv den.
Nerde büyükler nerde yetikililer ? Hani nerde insan haklari? Nerde insanlik?...Heyhat ki heyhat...
Kimse duymuyor :((
Bu anlamli siirinizi grubumda paylasiyorum tesekkürler.
Güldeste Siir Grubu /muza davetlisiniz, bekliyoruz güllerle...
»¦«- Hicri Yılbaşınız ve Yeni yılınız Kutlu Olsun..»¦«
Saglık ve esenlik dileklerimle... 2009 Tertemiz beyaz bir sayfa olarak gelsin...Ve tualinizde istediginiz renklerde gülüş ve tebesümleri yakalamanız dileklerimle.
Yeni Yılınız saadet mutluluk, umut dolu barış muştuları sunsun...
Fatima Hümeyra Kavak...
Çok farklı ve çok iyi düşünülmüş ve sayfaya aktarılmış bir gerçek anlatım okudum dizelerde...
Duygusu verilmiş anlamı derinlerde...
Yüreğine Sağlık
Saygılarımla
Yeni yıla, mazlumların, zalimlerin zulmüyle ölümü tadageldikleri bir dünya ayıbıyla girmenin burukluğunu yaşayarak girdik!
Emperyalist güçlerin dünyayı paylaşımlarına seyirci kalan her ülkenin başına gelecek olan olaylardan sadece bir tanesi olarak gördüğüm İsrail'in katliam programı, ben zer programlarla dünya üzerinde tatbik edilegelmektedir. Ülkemin de seyirciler locasında olduğunu görüyor ve üzülüyorum. Aydınlarımızın (!) konulara bakış açıları zaten malum!
çalışmanızdaki her sözcüğe katılıyorum. Tam Puan ve Listemdesiniz.
Selam ve sevgilerimle...
Nafi Çelik
Yine bomba, kan, gözyaşı...
Filistinli Müslümanlar, yeni yılı yine yukarıdan tepesine yağan bombalarla karşılıyor.
Bu bombaları yağdıranlar nerede eğitiliyor pekiyi?
tabi ki Türkiye'de.
Dünya tarihine ‘soykırıma’ uğrayan mazlum bir ırkın mensupları olarak kendilerini tescil ettirenler, buldukları ilk fırsatta ‘Yahudi’ olmamaktan başka hiçbir suçu olmayan insanları binlerce yıldan beri yaşadıkları topraklardan söküp atmak için alenen ‘soykırım’ uyguluyorlar.
Bütün kâfirler ve onlara ‘dostluk’ edenler, sanki bir olmuşlar, ‘bombaları’ yağdıran zalimleri kınamak yerine, ‘suçu’ o bombalarla paramparça olan mazlumlarda arıyorlar.
Bombalar, yalnızca Filistinlilerin değil, ‘onların şahsında’ bütün müslümanların tepesine yağıyor.
Peki İslam dünyası ne yapıyor?
Ne yazık ki, hiçbir şey olmamış gibi, sırtının üzerine yatmış, horul horul uyuyor.
..........Dünyanın ‘kendine yeten’ yedi ülkesinden biri olan Türkiye’nin ‘tohumuna’ varıncaya kadar bütün tarım politikaları kimler tarafından İsrail’e teslim edildi.
GAP bölgesindeki verimli azariler, hangi hükümet tarafından İsrail firmalarına satıldı?
Türkiye’de kendilerini ‘en hakiki Müslüman’ olarak tanıtanlardan tuzu kuru olanlar, zaman zaman ‘üç dinin merkezi’ olarak bilinen Kudüs’ü ziyaret edip, yine ‘üç dinin buluşma noktası’ olarak bilinen Mescid-i Aksa önünde ağlayıp, dua ediyorlar:
- “Allahım bu mübarek mabedi bir gün yeniden Müslümanlara nasip eyler, bu kutsal şehri keferenin zulmünden kurtar.”
Peki aynı kişiler, Türkiye’ye dönünce ne yapıyorlar?
Saksı gibi art arda dizilip, yüzde yüz Müslüman olan bir coğrafyada, Adana’da, Hatay’da, Ankara’da, ‘cami’, ‘kilise’ ve ‘havra’dan müteşekkil, üç dini temsil eden ortak ibadethane açanlara alkış tutuyorlar.
Buna da ‘hoşgörü’ ve ‘diyalog’ diyorlar.
Sonra çıkıp, Mekke’nin fethini kutluyor.
Mekke’nin fethi sizlere mi kaldı ulan.
Siz kimsiniz, ‘fetih’ kim.
Zübükler.
.................
Ey ‘İslam’ın onuru’ adına, yaşadıkları toprakları terk etmeyerek, ‘canları’ pahasına şanlı bir direniş mücadelesi yürüten yapayalnız kardeşlerimiz.
Sizlere asla layık olamadık.
Affedin bizleri.
Ortadoğu Coğrafyasının kan ve göz yaşına boğuluşunun müsebbibi BOP yani BİP'tir.
BOP eşgüdüm başkanı olduğunu övünerek söyleyen zat nerelere gidiyor barış çağrısı yapmak için :
Suriye'ye Mısır'a...
Niye ki, bebelerin üzerine bomba yağdıranlar bu ülkeler mi ha?
Gel gör ki; Yeni Fravunun kulları gözlerini açıp da sağı solu görmezler. Bilirler de bizi de 'ergenekoncu 'yaparlar diye konuşmaz dilsiz şeytan olurlar.
Bu şiir ile ilgili 6 tane yorum bulunmakta