Sokak lambalarının altında ince bir sızı gibi yağıyordu yağmur. Her damla gökyüzünden değil unutulmuş kalplerden düşüyordu sanki. Kaldırımlar, yılların yükünü taşıyan eski bir kitabın sayfaları gibi nemli ve yorgundu.
Elif elinde yıpranmış bir şemsiye ile ağır adımlarla yürüyordu. Bu şehirde yıllar geçmişti ama hiçbir sokak ona yurt olmamıştı. Her köşe başı tamamlanmamış bir cümlenin boşluğu gibiydi; eksik bir ses eksik bir yüz, eksik bir bakış.
Yağmurla yıkanmış bir bankın önünde durdu. Bankın tahta sırtında silik harflerle yazılmış bir cümle vardı: “Beni hatırla Belki de o yazmıştı, belki de unuttuğu biri Çünkü bazı acılar silinmezdi, yalnızca sessizce taşınırdı.
Her gün bu kadar güzel mi bu deniz?
Böyle mi görünür gökyüzü her zaman?
Her zaman güzel mi bu kadar,
Bu eşya, bu pencere?
Değil,
Vallahi değil;
Devamını Oku
Böyle mi görünür gökyüzü her zaman?
Her zaman güzel mi bu kadar,
Bu eşya, bu pencere?
Değil,
Vallahi değil;
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta