Yağmurdan Kaçış Şiiri - Hasan Yüksel

Hasan Yüksel
88

ŞİİR


1

TAKİPÇİ

Yağmurdan Kaçış

Dışarıya çıktığında hava bulutluydu ama birden bire toz duman içerisinde kalacağını tahmin etmiyordu. Rüzgarla birlikte yerlerde bulunan her şey oradan oraya savruluyor, gözle görülmeyen toz torak ise birbirine karışarak yüzüne doğru anide çarpmaya gözlerinin içine dolmaya başlamıştı. Genç adam ağır adımlarla yürüyerek günün tadını çıkartmak istiyordu beklenmedik şekilde başlayan rüzgar buna izin vermiyordu. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi üstüne bir de yağmur damlaları düşmeye başlamıştı. Aklından “İnşallah bu yağmur hızlanmaz” diye geçiriyordu. Havanın bu şekilde bozacağını tahmin etmemişti. Üstündeki kısa kollu geniş yakalı beyaz renkli gömlek ve ayağındaki spor ayakkabıları hiçte bu şartlara uymuyordu.
Genç adam tüm bunları düşünerek yürürken korktuğu başına gelmişti. Yağmur gittikçe hızlanmaya, tüm hışmıyla yere doğru bardaktan boşalırcasına yağmaya başlamıştı. Kısa süre içerisinde gömleğinin ıslaklığını vücudunda hissetti. Evden çıkarken özene bezene taradığı saçları ise rüzgarla iyice karışmış, yağmurla da yapış yapış olmuştu.
Yağmurun hızlanmasıyla tüm insanlar hızlı bir şekilde hareket etmeye, bulabildikleri saçak altları ile dükkanların tentelerinin altlarına veya binaların girişlerine sığınmaya başlamışlardı. O da diğer insanlar gibi sığınacak bir yer bulmak için çevresine dört gözle bakmaya başladı. Birden gözüne bir pastane ilişti. Hiç tereddüt etmeden içeriye daldı. Etrafa biraz göz gezdirdikten sonra bir kenarda bulunan iki kişilik masalardan birine doğru ilerleyip sandalyelerden birini çekip oturdu. Pastane içerisini biraz inceledikten sonra “küçük mütevazı bir yer” diye düşündü. Kısa kollu olan gömleği iyice ıslanmış, kolları soğuktan ürpermişti. Garsonun
-Hoş geldiniz efendim, sözüyle irkildi.
-Ne alırdınız?
-Bana bir fincan çay getir de içim ısınsın, dedi.
Çayının gelmesini beklerken göz ucuyla etrafta oturanları süzdü. Sanki tanıdık birisini arar gibiydi. Diğer masalarda oturan insanlar kendi hallerinde sohbet edip gülüşüyorlardı. Bir süre sonra garson çayını getirerek önündeki masaya bıraktı.
-Başka bir arzunuz var mı beyefendi.
-Hayır teşekkür ederim dedikten sonra, fincanın yanında bulunan üç ufak şekeri fincana atarak çayını karıştırmaya başladı. Fincanın duvarlarına çarpan kaşık sesi dışarıda hızla yere düşen yağmurun sesiyle karışmıştı.
Dışarıda yağan yağmurun soğukluğundan pastanenin camları buğulanmış, camda ki su damlacıkları yukarıdan aşağıya doğru yavaş yavaş süzülmeye başlamıştı. Genç adam buğulanan camdan dışarıyı seyredip çayından yudumlarken içinin ısındığını, ıslak gömleğinin altında ki teninin ürpertisinin geçtiğini düşünürken, kendisi gibi dışarıda ki yağmurdan kaçan birkaç insanda pastaneye sığınmıştı. Bunların içerisinden sadece biri dikkatini çekmiş, gözlerini onun üzerine dikmişti. Bir yandan da içinden “aman Allah’ım bu ne güzellik” diye geçirerek, sırılsıklam ıslanmış olan genç ve güzel kızı baştan aşağıya süzmeye başlamıştı. Genç kızda kendisi gibi karşısında yer alan ikili masalardan birine oturarak kolunda bir yük gibi hissettiği çantasını masanın üzerine bıraktı. Islaklığın verdiği rahatsızlıkla ütünü başını ve saçlarını düzeltmeye uğraşıyordu.Genç kızın rahat tavırları, siyah saçları, kahverengi gözleri, çenesinde ki gamzesi ve giyimi ilk andan itibaren genç adamın dikkatini çekmişti. Genç kız içerideki ortama kısa bir süre göz gezdirdikten sonra, içeride dolaşan garsona doğru seslenerek bir salep ısmarladı. Bu arada elini önündeki çantasının içine doğru daldırarak bir şeyler aramaya başladı. İlk önce bir cep telefonu çıkartıp telefonuna bir göz gezdirdikten sonra masanın üstüne bıraktı. Elini tekrar çantasına götürerek bu kez de bir paket sigara ve ufak bir çakmak çıkardı.Paketin içerisinden bir çubuk sigara alarak ağzına götürdü ve çakmağı ile yakarak derin bir nefes alır gibi sigaranın dumanını içine doğru çekip bir süre sonra genç adamdan tarafa doğru üfleyiverdi. O anda karşısında oturan genç adamın kendisine baktığını fark etti. Başını hafifçe yana doğru çevirerek önündeki fincandan bir yudum çekti. Genç adamla göz göze gelmek istemiyordu. Fakat genç adamın dikkatle kendini izlediği gözünden kaçmamıştı. O da önce genç adamının yüzüne bakarak onu baştan ayağa süzdü. Delikanlının da kendisi gibi ıslandığını ve onun da son anda soluğu burada aldığını düşündü. Aslında delikanlı da onun hoşuna gitmişti. Bir an için göz göz geldiler. Genç adam sanki kendisini yıllardır tanıyormuş gibi gözlerini gözlerine dikmişti. Bir an için rahatsız olmuştu, fakat bir erkek tarafından gözlenmekte hoşuna gitmiyor değildi. Bu dikkatli bakışlar karşısında, delikanlıya doğru tebessüm ederek selam verir gibi başını salladı. Bu tavır delikanlının hoşuna gitmişti. Genç adam bu cesaretle karşı masada oturan kıza doğru seslenerek.
-Sizde benim gibi yağmurdan ıslanıp sırılsıklam olmuşsunuz. Genç kız
-Ne yazık ki evet, diyerek cevap verdi. Delikanlı,
-Müsaade ederseniz yanınıza gelebilir miyim, diye sordu. Genç kız
-Lütfen buyurun, diyerek delikanlıyı masasına davet etti.
Aslında bu şekilde davranmak genç kıza göre bir davranış şekli değildi. Hiç tanımadığı insanlarla konuşup, bu şekilde yanına davet etmezdi, fakat delikanlıda kendisini ona çeken bir şeyler hissetmişti.
Delikanlı masasındaki fincanı alarak genç kızın karşısındaki sandalye ye oturdu. Fincanı masanın üzerine bırakarak elini genç kıza doğru uzatarak,
-Adım Erhan, elektrik mühendisiyim dedi. Genç bayan kendisine doğru uzanan eli sıkarak
-Ben de Doğa, memnun oldum.
-Doğanın bütün güzellikleri sizde toplanmış
-Teşekkür ederim.
-Ne iş yapıyorsunuz?
-Öğrenciyim,İstanbul Üniversitesi Konservatuarı sahne sanatları bölümünde okuyorum
-Tiyatrocu olacaksınız yani. Demek o yüzden bu kadar zevkli ve güzel giyinmişsiniz.
-Sağ olun, sizde çok incesiniz. Her hangi bir yerde çalışıyor musunuz?
-Büyük bir inşaat şirketinin elektrik projelerini hazırlıyorum, şirketin bütün elektrik projeleri benim elimden geçer.Şu anda da Rusya da dev bir proje için çalışıyorum.
-Desenize değişik ülkelerin, değişik kültürlerini tanıyorsunuz.
-Evet, Balkanlar da ve Ortadoğu da da bir çok ülkede iş yaptık.
-Evlimi siniz?
-Hayır ama düşünüyorum. Kendime uygun birini hala bulamadım. Kısmet meselesi.
İki genç sohbeti iyice koyulaştırmışlar ve uzatmışlardı. Etraflarında bulunan insanları hiç görmez olmuşlar, dışarıda da yağmurun durduğunun farkına varmamışlardı. İkisi birbirleri için olumlu düşünceler içerisin deydi. Bir ara aralarında kısa bir süre suskunluk oluştu. Genç kız oturduğu yerden usulca geriye dönerek camdan dışarıya göz attı. Yağmurun durduğunu fark edince kolundaki saate baktı. Saatin epey ilerlediğini görünce kaşlarını çatarak yüzüne şaşkın bir ifade vererek,
-Vakit hayli ilerlemiş, eve geç kalacağım. Bu gün anneme eve erken dönmek için söz vermiştim.
-Ama mazeretiniz var, yağmur yüzünden geciktiğinizi söyleyebilirsiniz.
Erhan bu sözleri söyleyerek doğayı biraz daha burada tutmak istiyor, doğadan hemen ayrılmak istemiyordu. Doğa ise bir süre sessiz kaldıktan sonra
-Sizinle sohbet etmek güzeldi fakat her gün anneme söz veriyorum ve her seferinde de gecikiyorum. Hiç değilse bu gün eve erken dönerek onu memnun etmek istiyorum.
-Bir daha görüşebilir miyiz? Doğa,
-olabilir, diye cevap verdi gülümseyerek.
-Nasıl ve ne zaman görüşebiliriz?
-İşlerinizin olmadığı bir zamanda cep telefonumdan beni arayabilirsin.
Erhan, Doğanın cep telefonunun numarasını kendi cep telefonuna kayıt ederek garsondan hesabı istedi. Hesabı ödedikten sonra birlikte dışarı çıktılar. Dışarıda yağmur durmuş fakat hala hava bulutluydu. Havada ise yağmurun toprakla buluşmasıyla oluşan hoş bir koku vardı. Birlikte Doğa’ya en yakın otobüs durağına kadar sohbet ederek yürüdüler. Bir süre durakta bekledikten sonra Erhan Doğa’yı otobüsüne bindirerek yolcu etti.
İlerleyen günlerde Erhan ve Doğa bir çok kez buluştu. Her buluşma da Erhan, Doğanın okulunun önünü bekler olmuş, doğa dersten çıkınca da hasretle kucaklaşarak vakit geçirecek bir yerler bulup saatlerce görüşmüşlerdi. Doğa giderek Erhan’a iyice ısınmış, hatta kendisinin ona aşık olmaya başladığını hissetmişti. Her buluşmada içi kıpır kıpır ve her buluşmada da çok mutluydu.
Doğa bir akşam evde oturmuş Erhan’ı düşünüyordu. Annesi her zaman ki gibi evin işleriyle uğraşıyor, kendinden küçük iki kardeşi ise ders çalışıyorlardı. Babası da her akşam olduğu gibi televizyonun karşısına kurulmuş günün haberlerini izliyordu. Bir süre sonra Doğanın yüzü televizyonda gördüğü bir haber yüzünden bembeyaz olmuş, oturduğu yerde adeta kas katı kesilmişti. Televizyonda izlediği görüntülere ve duyduklarına inanamıyordu. Beyninden vurulmuşa döndü. Birden gözünden yaşlar boşalarak ağlamaya başladı.
Televizyondaki haber spikeri toplumun her zaman alışık olmadığı türden bir haber sunuyordu ve görüntülerde ise emniyet güçlerinin kolları arasında adliyeye sevk edilen oto hırsızlarının görüntüleri yer alıyordu. Asıl spikerin söyledikleri olaya ilgi çekiyordu.
-İstanbul da düzenlenen bir operasyonla uzun süredir aranan ve çaldıkları otomobilleri parçalayarak satan şebeke ele geçirildi. Şebeke üyelerinden biri işsiz bir elektrik mühendisi olan Erhan S. İsimli şahıs. Şahıslar emniyetteki sorgularından sonra mahkemeye çıkartılarak cezaevine yollandılar……………….
Hasan Yüksel

Hasan Yüksel
Kayıt Tarihi : 13.7.2007 20:52:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Hasan Yüksel