Size "Dost" demişti sahib-i assli
Biz buna ne kadar yakınız Ey Dost?
Dile dil vermedi muhabbet faslı,
Bilemedik iştiyakınız Ey Dost!
Bu mevsim geldi gitmez... gün bile yalnız doğar;
Dala konmaz serçeler unutulmuş seherde.
Ne ses gelir zamandan, ne eser şimdi rüzgar;
Sade susmuş bülbüle güller ağlar bu yerde,
Dala konmaz serçeler unutulmuş seherde,
Vücudun yurdunda bir candı adın,
Derviş güllerine boyandı adın.
Şu devran içinde hicrandı adın,
Bir güzel sadayı duyandı adın:
İsmeti'im, dillerin sadasız kaldı,
Ruhumda vakitsiz açtın çiçek,
Akşam öksüz, gece çılgın.. ne desem?
Günler bana matem, aylar Muharrem;
Yarıyor göğsümü çılgın bir elem,
Patlıyor içimde sayısız fişek!
Durmadan rüzgârlar öper sâhili,
Dikilir ufkuma gözlerin, neden?
Ve neden ömrümü sarmış emeli?
Bin defâ bölünen uykularımda
Ölmeye çağırır dizlerin, neden?
Atılmak isterim dalgalarına,
Dalgalar sahili duymakta bugün
Taş yürekler bile sevmekte bugün
Ben deyim on, siz deyin bin yıl için
Bahtımız kendini övmekte bugün.
Şu Yemyeşil vadi şeceresinde ağlar
Nasıl bir hasretler her keresinde ağlar
Ağlamak düşer mi biz var iken vadiye
Ki bizim bahtımız gör neresinde ağlar
Yılların ardında kaldı son sefer
Yollarda duyulmaz oldu son çığlık.
Karların altında söylenir artık
Kainatımda bu hududsuz mahşer:
Dağlar avucumda dökülür gider.
Gökte son yıldıza el eder bu ses,
Ya geleyim, ya sen gel eder bu ses!
Görmüş ıstırabı bin türlü güvercinim!
Sükut inivermiş şu çınar gövdesine...
Halbuki suların şarkısı şırıl şırıl,
Gülmek kadar, hatta ağlamak kadar güzel!
Gel gör beyazlara süzülen kanatların,
Sevgili baharı kışa sunmuş ne çare!
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!