Gecenin derin bağrında
Damlalar hep bir merkeze…
Yağmurun zarafeti altında
Yolculuk eziyet, bilmeyene.
Kimi alnıma, kimi gözüme.
En sefili düşer göğsüme.
Aşar beni sel gibi ömrüm.
Yolumu şaşırtır bazen…
Bakmışsın Azrail bekliyorum
Ve hakka nida halinde
“eğer kurtuluşsa ölüm,
alıver canımı” diyorum.
Bakmışsın iki elim açık
Ve bağrım kan içinde…
…
Bazen seviniyorum yağmura
Kara geceler sağanağında
Durmadan yürüyorum…
Seğiriyor tüm kaslarım…
Kemiklerim sızlıyor.
Gömülmeden kara geceye
Bir damla daha düşüyor
Gül değmemiş dudağıma.
…
Dilim damağım üşüyor,
Üşeniyorum üzerime
Kalın bir şeyler almaya.
Almışken ahını alemin
Ne hacet var ağırlığa.
Ne var ki iliklerime,
Kimi yerde tüm bildiklerime,
Yer yer cümle sevdiklerime
İşliyor yağmurun sağırı
İki kat daha ağlıyorum
…
Hiçbir fayda göremiyorum
Ben bu yağmurda.
Sade bir eziyet,
Seyyar satıcıya külfet,
Görmemişe hayret,
Kaçamayana gayret oluyor.
…
Aldığı verdiğinden ziyade
Pek çok medeni damla…
Yaş olup dökülse yüzden
Akamazdı bu kadar gamla.
Alamazdı bu kadar günah…
O güzel gözlere de eyvah…
Ki kanla karışık gözyaşı
Olup, oluk oluk aksın
Yıllarca beklediğin sabah.
Gün ışığıyla parlayıp
Açığa çıkan her satırda
Sade bir düş kırığı.
Katıksız, ıslak ve kara.
Yağan yağmurdan sebep
Anlayamamış varlığı.
Yokluğunda ışığın
Pekte bakınmamış etrafa
Kar bilip karanlığı…
…
Yağmur dinmiyor bugün.
Sebepsiz değil bu tufan
Vardır bu kabusun da yorumu.
Günle, güneşle alakalı
Bir mevzu değil anlaşılan
Damlaların yolculuğu.
26.02.2009
-MLTY-
Kayıt Tarihi : 27.3.2009 11:28:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!