Sıkı bir sağanak başlamıştı. Yaz olduğu için insanlar hazırlıksızdı ve bir anda sırılsıklam olmuş, daha fazla ıslanmamak için kendilerini kapalı bir yere ya da bir saçak altına atmak telaşı içinde sağa sola koşturup duruyorlardı.
O ise gayet sakindi çevrede koşuşanları tebessümle seyrediyor ve yağmur yağabileceğini tahmin ederek tedbirli davranıp yanına aldığı şemsiyesi sayesinde hiç ıslanmadan yavaş adımlarla yürüyüşünü sürdürüyordu.
Kandil akşamıydı. İnsanlar biran evvel evlerine gitme telaşı içindeydiler. O ise geceleri çalıştığı için işe gidiyordu. Hiç kimsede yokken bir tek kendisinde şemsiye olması da zaten bu sebepleydi.
Akşam ezanı okunmak üzereydi. Yolunun üzerindeki camide namazını kılıp sonra işine gitmeye karar verdi. Yönünü camiye doğru çevirdi. Kaldırımdan yola inmek için davrandı ve şimdiye kadar hiç yapmadığı bir şeyi yaptı. Yola bakmadan adımını attı ve o anda kendisine bir şeyin şiddetle çarptığını hissetti. Elindeki şemsiye bir yana, kendisi bir yana fırladı. Ne olduğunun idrakine varması sadece bir iki saniyesini almıştı.
Yorgunum, bahar geldi, silah kullanmayı öğrenmeliyim bu yaz
Kitaplar birikiyor, saçlarım uzuyor, her yerde gümbür gümbür bir telâş
Gencim daha, dünyayı görmek istiyorum, öpüşmek ne güzel,
düşünmek ne güzel, bir gün mutlaka yeneceğiz!
Bir gün mutlaka yeneceğiz, ey eski zaman sarrafları! Ey kaz kafalılar! Ey sadrazam!
tebriklerimle dost kalem
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta