Sıkı bir sağanak başlamıştı. Yaz olduğu için insanlar hazırlıksızdı ve bir anda sırılsıklam olmuş, daha fazla ıslanmamak için kendilerini kapalı bir yere ya da bir saçak altına atmak telaşı içinde sağa sola koşturup duruyorlardı.
O ise gayet sakindi çevrede koşuşanları tebessümle seyrediyor ve yağmur yağabileceğini tahmin ederek tedbirli davranıp yanına aldığı şemsiyesi sayesinde hiç ıslanmadan yavaş adımlarla yürüyüşünü sürdürüyordu.
Kandil akşamıydı. İnsanlar biran evvel evlerine gitme telaşı içindeydiler. O ise geceleri çalıştığı için işe gidiyordu. Hiç kimsede yokken bir tek kendisinde şemsiye olması da zaten bu sebepleydi.
Akşam ezanı okunmak üzereydi. Yolunun üzerindeki camide namazını kılıp sonra işine gitmeye karar verdi. Yönünü camiye doğru çevirdi. Kaldırımdan yola inmek için davrandı ve şimdiye kadar hiç yapmadığı bir şeyi yaptı. Yola bakmadan adımını attı ve o anda kendisine bir şeyin şiddetle çarptığını hissetti. Elindeki şemsiye bir yana, kendisi bir yana fırladı. Ne olduğunun idrakine varması sadece bir iki saniyesini almıştı.
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
tebriklerimle dost kalem
Bu şiir ile ilgili 1 tane yorum bulunmakta