Yağdanlık Cumhuriyetinde Yaşamak! ..

Selahattin Yetgin
1613

ŞİİR


34

TAKİPÇİ

Yağdanlık Cumhuriyetinde Yaşamak! ..

Dün ile bugünü kıyaslamak bir nefeste.
Her insan gücü yettiğince, usu aldığınca bir mukayese dünyasında neler olup bittiğinin hesabını ah bir defalığına yapıverse.
Dünlerin o derin girdaplarından çıkıp bu günlere sürükleniş masalı belki de hayat.
Mesafeler boyu bizimle bu yolculuğa çıkanlar. Kimi sevdiğimiz, kimi bağlarını taşıdığımız ve eninde sonunda kendimizden önce yitirdiklerimiz.
Bu günlere gelmek kolay olmadı elbet. Ne hendekler aştık. Ne zorlukları atlattık ve ne badirelerin içerisinden sağ çıkarak insan kimliğimizi en başköşeye gururla astık.
Kimimiz hancı oldu, kimimiz yolcu bu kocaman coğrafyada. Hancılar yolcuları ağırladı, ağırladığınca kazandı, yolcular gece gündüz yol aldı ve bir gün baktı ki ardına, sadece ve sadece bir karınca boyu yol aldı.
Yolun sonuna ulaşanlar da oldu elbet. Ya da bunu yolun sonu sananlar bir anlamda.
Onlar kendi dağını aradılar asırlarca. Mayalarındaki yağdanlık kanıyla, ruhlarındaki şeytani kahkahayla benden alıp ona, ondan alıp bana sattılar. Karşılığını hep kendilerinin alacağı ve hep bu yalancı hengâmede kendilerinin kazanacağı bir oyunda hep başrol oynadılar, hep kazananların saflarında yaşadılar.
Örnekleri sıralamakla bitmeyecek bir anlatı olur onları kaleme almak. Onlar başkalarının hakkını gasp eden, onlar gündemi değiştirmeyi şeytani karakterlerinin bir parçası sayan, acılarla beslenen, yalanlarla ruhunu tavaf eden ve puşt bakışlarla yaşamın her alanında cirit atanlar.
Onlar kendi yolu olmayan, sürekli karanlıklarda yaşayan, haysiyet ve onurun bir zerresini bile taşımayan zavallılardır aslında. Aynalara her baktıklarında kendiyle gurur duyan, ‘Bu gün de işimi yaptım, bu gün de kesemi doldurdum’ deyip o yürümeye bile layık olmadığı insan harmanından her geçişte çevresindekilere küçümseyerek bakan bir böcek kolonisinin üyesidir.
Eninde sonunda gideceği ve gireceği yer aynıdır. Bu dünyada yaşamayı hiç hak etmemiş, derinliklerinden çıktığı gün birileri tarafından ona görev verilmiş işi gücü yalakalıktan ibaret bir dehliz yaratığıdır, o kadar.
Nerede toplantı var oradadırlar. Nerede alınacak bir ödül varsa birkaç gün önce altyapısını oluşturup sonucunu alırlar. Başkalarının hakkını gasp ederek, sinsilikle, rezil kokularını hiçbir koku gidericinin örtemeyeceği iğrenç görünümleriyle giderler o yalan ödüllerini alırlar ve yine yüzlerindeki o ‘pislik’ edasıyla kendileri gibi olanların tebriklerini kabul ederler.
Hayatın kıyım bir rotasıdır bu ve bu gibi durumlar. Her gün yeniden başlayan bir süreçte herkes kendi rolüne soyunur ve kendi repliğini oynar anlayacağınız. Bu cumhuriyette insan gibi yaşamak, bu hayatın bir parçası olmak için çabalamazlar anlayacağınız. Onlar kendi yalan ütopyalarında her gün bir başka rolün provasını yaparlar. Kendi hegomanyalarının derin inlerinden çıkarak bir başka av, bir başka yalan kuyusu ararlar ve büyük bir olasılıkla da bulurlar.
Orada, burada veya şurada. Her yerdedirler kısaca. Çevremiz onlarla dolu ve bizler ne yazık ki onlarla yaşamaya mahkûm edildik asırlarca. Her devrin adamı onlar ne zaman ve nerde sonlarının geleceğini hiç bilmezler ve belki de bu kaderin bir parçası olarak yaşar giderler.
Bu devir de kapanacak inanıyorum. Bu zulümler, yokluklar ve yalanlar kumpası sona erecek, biliyorum. Dünden bu güne geldiğim bir süreçte bunların ne kadar hızlı değiştiğine, bu yalan imparatorluklarının ne kadar şiddetle yıkıldığına şahit oldum yıllarca.
Ama onlar hep var olacak. Dün onların safında olanlar, bir anda bizlerin yanında, hatta yanı başında, çok da ileri giderek ta içimizde oluverecekler bir anda. Onların hamurunda saf değiştirmek, yalan kusmukları üretmek hep var oldu, olacaktır da.
Sizler en azından onları artık tanıyorsunuz.
O’nlar. ‘Bilmem neresini yalarım, bilmem onun nesi olurum’, diyerek insanlığın bir zerresini bile ruhunda, bedeninde taşımayanlar.
O’nlar. At sineği gibi yaşayıp, o nerede, o da orada misali çürük bir yaprak gibi sürüklenenler. O otobüs senin, şu meydan benim diyerek ömrünü tüketenler. Üç lokmalık tayına onurunu satanlar.
Sahi sizler her sabah elinizi yüzünüzü yıkarken bile olsa hiç aynaya, aslınıza, suretinize bakma fırsatı buldunuz mu! ..
Baktı iseniz eğer sakın ola ki ne gördüğünüzü söylemeyin.
Biz ne gördüğünüzü inanın biliyoruz.
Gün bitecek, devran belki bir gün, umut ya, ‘hep iyilere dönecek’! ..
Onurlu günlere…

Selahattin Yetgin
Kayıt Tarihi : 8.9.2015 11:52:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Selahattin Yetgin