Yağcılar Sokağında Senfonik Dilenciler V ...

Sinan Önal
34

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Yağcılar Sokağında Senfonik Dilenciler Ve Yirmibirinci Yüzyıl Trallesinin Öyküsü

günaşırı gezerim caddelerinde

Eflatun amca yani Sokrat’ da diyebilirsin bana dedi

konuştuk mimariden sanattan

önce bir fotoğrafa takıldı gözlerim

fötr şapkalı genç bir adam

tıpkı James Dean gibisin dedim

buda valinin arabası tekti burada

arkadaki de vali konağı dedi

şimdi ne kulak var ne de konağı

sağır bir Feylesof

kolonyacı

Eflatun Kolonyaları

gün aşırı dedim

günün başlangıcı

her köşe başında bir dilenci

fakat hiç öylesini görmemiştim

sakallı kara bir adam

kolunda simsiyah elbiseleri ile vallalı kadın

arkalarında sümüklü bir oğlan çocuğu

ilahi söyleyerek yürürler yağcılar sokağında Cuma günü

senfonik senfonik dilenirken yağ kaldırmaz yağcılar sokağı

otobüslerin camlarından gördüm Tralles ’ i

eski su tünelleri

sonra bir kabul yaptım kendimden

orada insanlar Eski Romalılar

sonra belki Cesare

fakat fazla tarih oyunları ile dolsun istemedim sepetim

belki turunç biraz

kırmızı buzlu şerbet

az sulu kaşık kaşık kızılcık

en büyük ikram

bir gün sabahın soluk almaya başladığı

Tralles sokaklarında gezinirken

Aslı geldi aklıma

yalnız onu tanıyordum sanki

kapalı ve yeşildi narlar

kapalı bir nar gibiydi Aslı

ona bir nar olduğunu söyleyeceğim güne kadar

Eros’ un oku saplandı dudaklarıma

Afrodit Sokağında

koşan kuru kafalı çocuklara özendim

Eşkıya

Şener Şen çocuklara

yumak kızlar Aydın ‘ da Trallesin yeni adı

bu şehrin çocukları büyüdüğünde de

değişmeyecek Afrodit ‘ in sokakları

bedenlerine akıtacaklar yumak kızların

Afrodit’ in dudaklarından nar tadında ki kanı

ille de mitoloji ille de sarraf

şimdi altın sokağı

satılmasa da altın borsasının kağıtları

yeniden ve inadına açar sarraflar

Tralles ’ de dükkanları

kadınları görebilsin yeter altınları

ne diyebilirdim ki bu mahalle için

günün her saatinde inceledim

roman havaları birde incecik sepetler

kınalı saçları ve esmer tenleri ile kadınlar

onlar ki hiç yorulmadan

yıkanmaya bile zamanları olmadan çalıştılar

dilleri Rusça’ ya benzeyen bir dil

ağır ve karışık

anlamasam da dillerinden

büyük sorunlarla baş başa olduklarını anladım

hiç şüphe duymadan

sıcak olur Ilıcabaşı Roman Cumhuriyeti

renkleri solmuş atölyeye benzeyen evleri

erkeklerin çoğu kahvede

ok ey oynayarak geçirirler zamanı

kahvenin duvarında bir halı

halıda raks eder bir Roman Kızı

çocukları çırılçıplak

okula uzaktan bakar

bebekken tanır tozu toprağı

belki okuyup kurtaracak kendini ve annesini

fakat nafile zaman

gökyüzünde bir yıldız kaysa bile

onların mavisi başka

sabahlara kadar çalışıp yorulurken anaları

bir köşede uyuyuverir

ağaç ve sepet tozlarının arasında

bu ülkenin dayanıklı güleç çocukları

Tralles Tralles' ti de ya ben

her gün birbirine benziyordu sanki

sadece Aslı’ yı düşündüğümde galip geliyordum

Tralles ‘ te tutsaklığa

Büyük olanları düşünüyordum

Nazım’ ı Queen ’i Picasso’ yu

en çok ta Van Gog ‘ u

bizden ve diğer yakalardan

askerdik paramız azdı

yani çay içmeliydik ve sabrımız fiyakalı olmalıydı

telefon ilaçtı derman olmasa da aşka

bir türlü arayıp ta bağıramadım

halan daha aşık olduğumu O’ na

dostlar vardı her biri ayrı güzel

en güzeli de İsmail ‘in merhabasıydı

uzaktan ve elleri havada

bu havada Tralles’ ten İstanbul ‘ u düşünürdük

ve memleketi

Atalarımızı

hava atardık benim doğduğum yer daha güzel diye

iç yoğunlumla bu şehir de

ağır yürüyüşler yaparken

ve bu yaşta hala askerken

edebiyat ve sanat için

beynimde hala özgür olduğum için

Aslı’ yı düşünerek

sağır ve dilsizi oynayan ben

pantomim yaparak bazen

kendimi değil

derimi ve tuz kokan bedenimi

bu saatte nöbette sana verdim Tralles SİNAN ÖNAL

Sinan Önal
Kayıt Tarihi : 25.9.2007 23:04:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Aydın İçin,Karga Kitabevi İçin

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Sinan Önal