Az görmüştü dünya böyle sevdayı
Onun için adı destana döndü…
Yadigâr adı gibi armağan edildi
Çocuksuz bir aileye evlatlık oldu
Çocuğu olmayan aile sevdi onu
Küçük yaşta ailesinden ayırıp,
Kendi nüfusuna aldı…
Adını Yadigâr koyup, evlat edindi.
Yadigâr çok küçüktü, ufacıktı
İlk ailesini bilmedi hiç bildirmediler…
Serpildi, büyüdü, koca kız oldu.
Uğur getirdi o aileye…
Yadigâr gelmesinden bir zaman sonra,
O aileye bir kız evlat verdi Allah.
Adına Gülcan dediler,
Ardından ikinci kız geldi,
Sevcan dediler, sevindirik oldular…
En son da üçüncü kız, geldi Eminecan.
Evlat sayısı dört oldu ailede…
Tabidir ki, ailede dört köşe oldu sevinçten,
Ne yazık ki eski günler çabuk unutuldu.
Diğer kardeşler yakın yakın doğunca,
Aile Yadigâr’ı dışlar oldu…
Öteki kızlardan ayırmaya başladı,
Çabuk unutulan sıkıntılar, yıllar
Yenileri kabullendiler, eskiyi dışladılar.
Yadigârın dünyasında üveylik,
Üvey evlat günleri başladı…
Geçen yıllar kız kardeşleri,
Yadigâr’la kaynaştırsa da,
Ana-babayı Yadigâr’dan uzaklaştırdı…
Garip Yadigâr yalnızdı, yapayalnız
O can ciğer bildiği anne,
Diğer kızlar doğdukça değişti.
Her gün, her yıl geçtikçe
Kötüleşti, acımasız oldu…
Üvey anneliğini ortaya koydu.
Baba da ona uydu…
Zamanla kız kardeşler de
Annenin dümen suyuna girdiler.
Onlar da üvey kardeşlik yapmaya
Ondan soğuyup, uzaklaşmaya başladılar.
Bu Yadigârın çok ağırına gidiyor,
Güceniyor, kırılıyor, üzülüyor
Acısını içine atıyordu…
Bir gün geldi, Yadigâr âşık oldu,
Beyaz tenli, tatlı dilli, efendiydi,
Güzeller güzeliydi komşu oğlu.
Tahsilli, kültürlü, iyi bir çocuktu.
Fakat bir eksiği vardı onun…
Yoksul bir ailesi vardı, fakirdi.
Fakirlik ayıp değildi amma,
Kireççinin oğlu diyorlardı…
Baba mesleğiydi kireççilik,
Kötü bir şey olmasa da, hoş değildi lakabı.
“Kireççinin oğlu” lakabı, babaya ters gelmişti.
Kendisi inşaat ustasıydı, namlıydı.
O eski yıllarda inşaat mühendisi,
Müteahhidi gibiydi inşaat ustaları
Meşhurdu, namlıydı, zengindi…
Ona yakışır mıydı, kireççi oğluna kız vermek?
Olmazdı… Olamazdı. Asla uygun değildi.
Sevda nedir, aşk nedir ki, karın doyurmaz,
Atsan alan olmaz, satsan müşteri bulmazdı.
Neydi ki aşk, neydi ki sevda?
Oysa öte yanda iki sevdalı
Yanıp tutuşuyor,
Birbirinin adını sayıklıyordu…
Ama kimin umurunda?
Sevdaları mahalleyi, kenti
Her köşeyi sarmış, duyulmuş
Dillere destan olmuştu…
Gencin babası “Tamam, olur” dese de,
Kızın babası “ Nuh” diyor da,
“Peygamber” demiyordu…
Tek söylediği “ Olmaz da olmaz…”
“Hayır, da hayır” kelimeleriydi.
Zavallı âşıklar Leyla ile Mecnun,
“Ferhat ile Şirin” gibi sevdiler…
Onlar gibi gözyaşları döküp,
Kayıt Tarihi : 17.7.2008 17:15:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Suat Tutak](https://www.antoloji.com/i/siir/2008/07/17/yadigar-manzum-destan.jpg)
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!