Kapı zillerinde adım yok;
posta bana uğramaz,
adres satırında ince bir boşluk gibi dururum.
Kendimi hiçbir yere ait hissedemem;
hangi sokağa girsem, kaldırımlar
ayakkabımı yeni sayar yabancıyım.
Dilimde göçmen bir aksan var,
kendi adımı söylerken bile seziliyor.
Bir çiçeğin toprağa değil,
vazoya alışması kadar zor bu hâl:
su var, cam var, ışık var
kök yok.
Nereye gitsem yabancıyım.
Haritayı açıyorum:
kuzey, güney, doğu, batı
hepsi evi tarif ediyor;
kompas iğnesi ise
tam kalbimin üstünde dönüp duruyor.
“Merkez neresi?” diye soruyorum
cevap: “Sen geçiyorsun, yerler kalıyor.”
Nereye gitsem yabancıyım.
İstasyonda anonslar çağırıyor,
her tren benden önce vardığım şehirlere geliyor.
Peronda beklerken,
cebimde iki bilet: git ve gibi.
“Gibi”ye bindiğimde
her şey tanıdık görünür, ait değil;
“git”e bindiğimde
ben değişirim, yer aynı kalır.
Her ikisinde de
pencereden geçen ben oluyorum.
Nereye gitsem yabancıyım.
Bir otel odasında katlanan beyaz çarşaf,
bir misafir gibi kokar üzerimde gün boyu.
Evin penceresi bile
bana içerden bakar bazen:
camın öte yüzünde kalırım
perdenin kıpırdattığı rüzgâr kadar.
Kendi odamda misafir,
kendi cümlemde parantez.
Nereye gitsem yabancıyım.
Sokağın kedisi bile
benim gölgemi koklayıp geçiyor;
“buradan mısın?” demiyor,
“şimdiden misin?” der gibi bakıyor.
Belki yer değil sorun,
zamanın kenarında oturuşumdur:
geçmişe geç, geleceğe erken,
şimdiye tam sığmayan bir adım.
Nereye gitsem yabancıyım.
Bir gün fark ettim:
ağaçlar yerinden kımıldamadan
dünyayı yolcu eder.
Belki de kök,
toprağa değil, paylaşılan nefese salınır.
Bir bardak suyu birine verince
ilk kez tanıdık geldi içim;
ait olmak,
kapı kilidinin sesi değil,
masada duran ikinci bardağın gerekçesiymiş.
Yine de
nereye gitsem yabancıyım.
Ve sonra başka bir şeyi anladım:
yabancılık bir kusur değil,
içimdeki keşfin dili.
Köprü olmayı öğrendikçe
iki yakaya da tam ait olmuyorsun,
ama ikisini de taşıyorsun.
O günden beri cümlenin sonuna
noktadan önce küçük bir kelime koydum:
“Şimdilik.”
Şimdilik yabancıyım
belki yarın,
aynı bardaktan iki yudum alındığında
su beni de tanır.
O zamana kadar
haritanın kenar boşluğunda
adımı usul usul yazarım:
yer değil, yol
beni ezberleyene dek.
Kayıt Tarihi : 5.9.2025 00:21:00





© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!