Bir Pazar sabahıydı..
Umutlarımı cebime doldurup,
Yuvasını yapan kuşlara
Serpiştirmek için inmiştim
Beyazıt Meydanına..
Cebimde umutlarım,
Bir ben yıkık, bir ben köhne kendimce..
Ne hasta bekler sabahı,
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Devamını Oku
Ne taze ölüyü mezar.
Ne de şeytan, bir günahı,
Seni beklediğim kadar.
Geçti istemem gelmeni,
Şiirini ilk okuduğum zaman şekillenmişti biraz içimdeki yansıması şiirinin...
İlk bölüm şiirde iğreti duruyordu... Böyle başlayacaktım yorumlamaya... Ancak şimdi tekrardan okuyunca anladım ki erken karar vermişim... Gerçekten çok güzel ve altın değerinde anlamlar içeriyormuş...
Demek ki şiiri okuduğun yerin - ki ben ilk okuduğumda işteydim - saatin, yani sözün kısası herşeyin önemi varmış... Onu bir kez daha tecrübe etmiş oldum... Şimdi ise evdeyim ve kafam rahatken okudum - iş stresinden uzak - ve anladım ki şiirin girişi olmazsa olmazıymış şiirinin...
'Bir Pazar sabahıydı...
Umutlarımı cebime doldurup,
Yuvasını yapan kuşlara
Serpiştirmek için inmiştim
Beyazıt Meydanına..
Cebimde umutlarım,
Bir ben yıkık, bir ben köhne kendimce...'
Yuvasını yapan kuşlara serpiştirmek için doldurmuştum umutlarımı... Bir ben yıkık, bir ben köhne kendimce.... Ve tabi ki yuvasını yapan kuş dişi kuş oluyor ve tabi ki özdeşleşiyor kadınlarla... Benim umutlarım diğer kadınlara belki bir yardımda bulunur... Gerçekten mükemmel bir benzetme... Umutlarım bana yardımcı olamıyorsa hiç olmazsa benim gibi kadınlar var olamsın, yani yıkık, köhne...
'Kremsi bir pardesü içinde
Yabancılaşmış toplumum
Ve bu yabancılaşmaya hazır
Fransız giyimi içinde
Bir kadın! '
Ve bu dizelerde gerçekten çok güzel yakalanmış bir ayrıntı: kremsi pardesü... Yabancılaşmanın simgesi... Ve tabi ki yabancılaşma da öncü Fransız kadınları... Ve şunu da vurgulamak gerekiyor ki yabancılaşma artık bizim toplumda kalıtsal oldu maalesef... Bunu üzülerek söylemek zorundayım... İnce bir nokta dah yani...
'Doğunun izlerini taşıyan eşarbıyla..
Fransız giyimi pardesü,'
Doğduğu yer ile yaşadığı yer arasındaki kültürel farklılıkları güzel bir şekilde tasvir etmişsin... Doğu simgesi eşarbı ve Fransız giyimi pardesü... Hayat koşulları aslında yabancılaşmanın sebebi... Dünya büyüdükçe insanlar küçülüyor ve yabancılaşmanın temelleri işte burada atılıyor...
'Bakışları buruk biraz..
Fuzuli edasındaki Leyla gibi..
Dante ile anlatılmamış yaş zamanları;
Biraz otuzumsu...'
Ve devam ediyor tabi ki Doğu yaşamı ve kültürel yapısı ile Batı yaşamı ve kültürü arasındaki karşılaştırmalı ve kaynaşmalı anlatımlar...
'Bir an kafamı eğip önüme
Kendi dramımı yaşamak istiyorum! '
Ve işte burada kendi sorunlarına eğilmek isterken karşıdaki yabancılaşmış kadının sorunları da seni rahatsız ediyor... Çünkü nihayetinde siz birer kadınsınız ve aynı sorunları yaşıyorsunuz asında hemen hemen...
'Utangaç elleriyle dilek kutusundan
Bir kağıt parçası çekti..
İşte o an yüreğime bin derdin onulmazlığını
Ekti...'
İşte iki kadın ve biri diğerinin derdinden anlıyor, konuşmamalarına rağmen... Umut ediyor, umut etmek istiyor... Sevgiyi, sevgiliyi, kavuşmayı... Belki daha nice sorunları...
'Ne meydanın uğultusu kesti
Ne de bir tekne sireni
Umudumu kesecek kadar;
O kadını görünce!
Yabancılaşamadım kendime..
Yabancılaşmış bir toplumdan
Yabancı bir ben kalmasın diye..
Direnmekteyim! '
Bu dizelerde işte umudun ceplerine doldurduğun umutlar yeniden sana dönüyor... Bir başkasına vereyim derken yine sende filizlendi umutların...
'Aşkıma yabancı kalamam!
Umutlarımla barışmalıyım,
Gölge misali
Bir bedene yanaşmalıyım..
Yabancı kalmadan kendime,
Ben aşkta var olmalıyım!
Yalan elbisesinin altına
Bir türlü umarsızlık elbisesi giymedim..
Eşarbımda sevenimin desenleri,
Gülüşlerimle yardan bir kıyafet..
Yabancılaşmadım sevenime,
Sevenin sevdiği kadar sevebilmekteyim..
Sevmek uğruna direnmekteyim...'
Evet, belki bu dizeler bir itiraf niteliğinde... O Fransız giyimli, eşarplı kadın benim aslında... Ve bu dizeleri yazarken kaleminle baştan itibaren karar kıldığın yabancılaşmış kadın sendin ve bir çıkar yol, bir umut arıyordun kendine... Yazdıkça düşündün, düşündükçe yazdın ve umudunu kendin yarattın... Ve yabancılaşmaya karşı bir savaş bayrağı açtın kendi kazanımlarının bir sonucu olarak...
'Sevenin sevdiği kadar sevebilmekteyim..
Sevmek uğruna direnmekteyim...'
Ve işte bu dizeler senin umut çağlayanın...
Yine çok anlamlı bir şiirle karşımdaydın Dilek Kadıoğlu... Tebrikler bu güzel şiiri yazdığın için... Ve ne olursa olsun yabancılaşma kendine ve sevdiğine... Kendine iyi bak...
Eşarbımda sevenimin desenleri,
Gülüşlerimle yardan bir kıyafet..
MUHTEŞEM BİR SÖZ EŞARBIMDA SEVENİMİN DESENLERİ ÇOK HOŞ ŞİİR YÜREĞİNE SAĞLIK
güzel bir şiir okudum.... tebrikler....
'Sevenin sevdiği kadar sevebilmekteyim..
Sevmek uğruna direnmekteyim..'
Kutlarım canım,çok anlamlıydı dizelerin sevgiler..
Sevenin sevdiği kadar değil, sevebildiğiniz kadar sevin...
Anlatımınız oldukça güzel,
Uzun bir şiir olmasına rağmen ilgiyle okutuyor kendini.
Sağlıcakla kalın.
yüreğimden renkleriyle zengin, dudaklarımdaki tebessümün içime yayılan sıcaklığıyla yumuşak, aşk kokan güllerini yol ediyorum sevmek uğruna direnişine... canım benim yazamıyorum ki... tam yazayım bir kelime bari demeden daha, kendimi yine okuyor, yine yabancılaşmış kadın buluyorum... ayrılamıyorum da, şarkı gibi, bir hicaz sanki, bir nihavent makamı okşayan bu ruhumu... öpüyorum, öpüyorum, öpüyorum bu güzel konuyu bu duyarlık berraklığında pırıl pırıl sevgiyle işleyen yüreğini, yazan ellerini öpüyorum.... sevgili şairem, bağışlayın beni, tutkunluğum dile gelmiş oluşuna bu coşkumu frenleyemedim.
Kutluyorum, çok, çok, çok, çok güzel
ÇOOOOOOOOOOK HARIKA KULUYORUM YÜREĞİ
baştan sona kendini okutan nefis bir şiir okudum ki süslü elbiseler ne aşk acısını ne de gercekleri kapatır veya boyar yüreginize sagklık saygılarımla
çok güzel mısralar.
yüreğine sağlık.
elif ay
'Sevenin sevdiği kadar sevebilmekteyim..
Sevmek uğruna direnmekteyim..'
//
güzel anlamlı dizeler ve harika final,kutlarım canım sevgiler..
Bu şiir ile ilgili 31 tane yorum bulunmakta