Sevgiye çıkan tohumlar, enginar bahçesi gibi yeşil ise etrafına renk katan çiçekler neden bir uçak kadar hızlı boy atar. Neden tren kadar yavaş yeşerir. İlerlemek, büyümek, başarmak, güçlü olmak, mutlu olmak, aradığımız yaşam çizgisinde sorguladığımız değiştiremediklerimiz…
Hayvanat bahçesinde, bazen tavşan kadar atik, kaplumbağa kadar sabırlıyız. Azimli ve sabırlı olma yolunda, mantıklı ve esnek olma yolunda çıktığımız yolda sevgi tohumumu yoksa, korku kangren hastalığında başarma yolunda yürümekte miydik? . Ne dersiniz… Sen… ben… biz…
Ne idi başarı… Ne idi güç… Ne idi Mutluluk
Aradığımız bu üçgen mi dersiniz… Amaçsız ekilen tahıllara yanlış çapa yapılan topraklara inat. Ben kazancım diyen ses… Diğeri yıkıma uğrasın diyen ikinci ses. Sesler ki sadece madde peşinde koşar. Tabiata özlem duyarak…
Üçgenler… Daireler… Kareler… Duyun kendinizi… Duyun sesinizi… Sesiniz gittiğinde arkanızda bırakacağınız seslerinizi… Düşünün sesinizi kaybettiğiniz de kalkıp haykıracak olan benliğinizi…
Mutluluk ormanının geleceği bu altıgenin içnde miydi sanki dersiniz… Ders demezsiniz…
Sevgiye çıkan tohumlar… Kurumasın toprağınız… Hep, balıkları avlamak yerine, balıkları beslemek olsaydı. Yaşattıklarımız.. Yaşadıklarımız… Yaşayacaklarımız…
Büyük… Olumlu..Şimdi…
Boş… Toprak anaya, toprak babaya, toprak insana kazık mı çakacaksın be kardeş…
Kendine gel… Kendine dön… Yabancılaştırma kendini toprağa
Sağduyunuzla kalın…
Süreyya AktaşKayıt Tarihi : 1.5.2009 19:09:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
![Süreyya Aktaş](https://www.antoloji.com/i/siir/2009/05/01/yabanci-ses.jpg)
Yaklaşık aynı paraleldeki bir şiirimi paylaşmak istedim burada.Sevgiyle kaln...Naime....
YAŞAMAK ZOR ZANAAT
Yaşamak zor zanaat aslında
Madem gönderildin dünyaya, yaşayacaksın
Adam gibi yaşamak yani…
Eğilmeyi çıkaracaksın sözlüğünden
Belki kırılacaksın zaman zaman
Ama rüzgârgülü olmayacaksın
Kapılıp rüzgârın yönüne
Kıvırmayacaksın bir sağa bir sola
Rüzgâra, fırtınaya, hatta boraya inat
Dimdik duracak, yıkılmayacaksın…
Bir ışık olacaksın mesela
Elbet güneş veya ay değil,
Ama yıldız olabilirsin
Deniz feneri olma, gerekmez
Bir küçük mum olmak da yeter
Dibine ışık vermeyen
Işıtırken tükenen…
Günün birinde özenirsen bir başka canlıya
Bir yılan veya köstebek olmamalı bu;
Kartal veya şahin ol olabilirsen
Bir güvercin ol ya da, gagasında zeytin dalıyla
Aslan olsan da amenna…
Bir bulut olmayı dene yaz mevsiminde
Gölge et öğle sıcağında bir garip yolcuya
Veya yağmur ol çatlamış, kurak topraklara…
Sadece bir et parçası değildir yürek
Sevdikçe sevilecek, sevildikçe seveceksin…
Seveceksin insanları her dilden, her dinden, her tenden…
Sarı kırmızı siyah beyaz ne fark eder?
Renge göre sınıflanır mı insanlar?
Damardan akarken kırmızıdır bütün kanlar
Ateş olsan cürümün kadar yer yakarsın
Bedenin kadar yerde yatarsın öldüğün zaman…
Bir misyonun ve vizyonun olmalı mutlaka
Emme basma tulumba değilsin ya…
Yürekten inandığın şeyleri yapacaksın;
Satmayacak, sattırmayacak, satılmayacaksın…
Vedanın vakti geldiğinde
Onur duyacağın bir eser bırakacaksın geride
Tüm bunlar için sakın madalya bekleme
Güldürme beni…
Elbette yapacaksın!
Demiştim ya başında;
Yaşamak zor zanaat dostum
Ve sen insansın
Adam gibi yaşayacaksan
Bunları yapacaksın…
Naime ÖZEREN
Mart 2009
TÜM YORUMLAR (1)