Sisli bir yalnızlık gibidir ölüm...
Bilinmeyenin içinde tek başına yitmek, kaybolmak...
Ve yeniden doğmak şairin dilinde...
Pir-ü pak, taptaze, dipdiri…
Ölmek hangi hesabı sonuçlandırıyor, düşündün mü hiç? O ki doğumdan önce de vardı. Ondan geldik; ona gideriz hepimiz. Ah bu korkularımız! İntihardan ne sık söz ederiz. Yaşamaktan ürktüğümüz için midir dersin? Yenilgiler cehenneminde yanmaktan korktuğumuzdandır belki. Birileri gerçekleştirmiş diye ne çok kıskanırız onları. Ama yapılmaz... Yapamayız. Bu yüzden de söze ve sözün anası şiire dokunur ellerimiz.
'Aman gelme' dedim, bak geldin işte
Dünyaya meylin var, 'beşer'sin bebek
Bir bilsen dünyamız neyin nesidir
Ayırır ağzını işersin bebek.
Kimisi su katar içtiğin süte
Devamını Oku
Dünyaya meylin var, 'beşer'sin bebek
Bir bilsen dünyamız neyin nesidir
Ayırır ağzını işersin bebek.
Kimisi su katar içtiğin süte
Âdemoğlu sözün değerini bilmiyor artık. Yaşam ve ölümün iç içe’liğini
Olayın özeti budur...
Ölümü anlayanlar belki de hayatın sırrını çözmüş olanlardır kimbilir...
Bir defa da dergiden okumak büyük keyif olacak benim için:)))
Tebrikler ve sevgiler...
''Balkona asılan çığlıklar''....''Ödünç alınmış büyülü alemler''....''Göçemediğimizden çıktığımız iç yolculuklar''...
''Hasreti, ayrılığı, sevdayı unutturmayan'' kaleminize saygılarımla...
İnsanın defalarca okuyası geliyor,güçlü kaleminize,sevgi dolu yüreğinize sağlık Hanımefendi.
Şiir tadında günlerde kalın.
saygımla...
Birisinin bir başka birine benzetilmesi çok acı.
Çok büyük bir yürek bağışlamışsınız Değerli Erlaçin.Verdiğiniz insana ne mutlu.
Kaleminiz hiç susmasın.
Kutlarım.
Susmak da bir tür konuşmaktır, biliyor musun? Şakımayı öğrenemedin lakin bağırarak bir ün bırakıyorsun sonsuza. Ben, içimin boşluğuna saldığım sözcüklerle anlatıyorum meramımı... Ölümü, hayatı, aşkı ve sevda karası hüzünleri “söz”lüyorum oradaki 'ben'lerle. İpine tutunduğum bir uçurum var. Sen görmüyorsun. İniyor çıkıyorum durmadan. İniyor, çıkıyorum… İnan ellerim kanıyor ama yılmıyorum. Kimi gün bir dağ ateşinde yanmayı seçiyorum. Küllerden yine yaratmak için kendimi...
En fazla kaç boyutta yolculuk edebilirsin? Üç, dört, beş? Ruhumun koyaklarında dolaşırken, “ödünç alınmış büyülü âlemlerde, ‘n’ sayıda boyuta hükmediyorum” diye övünsem şimdi, darılır mısın? Gidilmemiş göç yolların var senin, sıcak ülkelere uzanan katar katar özlemlerin... Beni sorma hiç. Asırlarca önce evcilleştim. Evcilleştirdiler ve sözü keşfettim böylece. Diğer kuşlardan farklıyız biz. Göçemediğimiz sürece mekânsal kısıtlanmalar, iç yolculuklar aracılığıyla özlemlerin patlamasına neden olur.
Sen haykırırsın, ben söylerim…
Üzülüyorum yaban kumrusu. Zarf ile mazruf birbirine karıştı epeydir. İzlediklerinden utanır oldu sözüm. Ve sol yanım budanıyor gün geçtikçe. Hiç değilse bunu anlayabilirsin. Evrensel bir duygudur. Eşini kaybettiğinde hissettiğin acıdan farkı yok inan.
Örselenmiş yüreğimi sana bağışladım. Anlat bana şimdi, bu yarayı nasıl kanayacağım?
Beni bana okumuş....içimden geçenleri kaleme almış gibisiniz........sonsuz boyutlu bir yolculuk yaptım döndüm dizelerinizde.
Değerli paylaşımlarınız için ,teşekkürler sn.Erlaçin
Saygılarımla
Bu şiir ile ilgili 5 tane yorum bulunmakta