Görür görmez dikkatimi celbetti,
Titredi dizlerim,
Durdum,düşündüm, düşüncelerime dert ekledim.
Sanki ona benziyordu,”
Rüyalarımda isteyip göremediğim,
Yılardır arayıp bulamadığım,
Saçlarına elerimi dolayamadığım,
Sevdamdı o
Gözleri muammaydı,
Teninde saflık ve incelik,
Yüzünde hasret özlemi vardı.
Sevdaya susamış susuz bir çiçek gibiydi,
Konuşamazdım, sadece bakardım.
Suya,ekmeğe, aşa doyardım,
Lakin; Bakmaya doyamazdım,
Dilim peltek olur yüreğim kor olurdu,
Kazada olsa eli elime değerdi,
Titrerdim;
Teninin kokusu,hilal kaşları,
eşarbının boncukları,
Her biri ayrı güzellik saçıyordu.
Ve de buğur buğur sevda kokuyordu.
.Elleri elime değdiğinde,
Şırıl şırıl terler akardı,
Ayak parmaklarımın ucuna kadar.
Oturuşu hanım gibi teni nur saçıyordu,
Hele yürüyüşü selvi boylum,
Güzelliği boyundan akıyordu.
Al yazmalı teze gelin gibi utangaçtı,
Bir hızması eksikti
.Ses tonu geldi mi kulağıma,
Yüreğim kıpır kıpır eder
Benimi çağıracak diye ter dökerdim,
Kızarırdım kulaklarımın dibine kadar.
Ah ulan yaman sevda dedikleri,
Bu olsa gerek diyorum.
Gözleri gözlerime değdimi,
Gözlerime bakıp birşey söyledimi,
Kendimi zor tutuyordum,
Al kırmızı ateşler içinde,
Saman alevi aşklar gibi,
Bayılıp kaybolmamak için.
Yeter gayrı diye;
Avazım çıktığı kadar bağırmak istiyordum,
Umut olmamak ümitlenmemek için,
Kaçmak kurtulmak istiyordum,
Bir yandan kaçmak;
Diğer yandan yanından ayrılmamak istiyordum,
Karanlık ürkütücü sokaklarda,
Deli dolu yağmurun altında,
Avare avare dolaşmak,
İliklerime kadar ıslanmak istiyordum.
Vah be sevdaların en yücesi.
Sevmenin delicesi
Vay be yaman sevda.
Bazen dile gelir, Bildiği yemeği pişirir,
Karşı karşıya oturur yerdik,
Bir sokumluk ekmeği beş on sokum ederdim,
Utanırdım, yarım bırakırdım doydum diye.
Adımla beni çağırması yokmu!
Yüzüne bakıp bana mı dedin diyemiyordum,
Cesaret edemiyordum bana mı dedin demeye,
Halbuki ne severdim; iki lafın belini kırmayı,
Karşı karşıya oturup iki cor, iki hanek etmeyi.
Her zaman bir hoyrat düşürürdüm dilime,
Bir türlü söyleyemezdim;
Beceremiyordum, seni seviyorum demesini,
Bir rüyaydı sanki, bir düştü.
Zemheri güneşi gibi karanlığa gömüldü.
Ne oldu ne bitti bir sır erdiremedim,
Bir anda salıverdi kendini uzaklara,
Kaçtı hem de arkasına bile bakmadan.
Gömüldü karanlığa.
Halbuki nede sevinmiştim;
Karanlığıma ışık sevdama yol oldu diye.
Beni susuz çöllerde sevdanın esiri koyan kız,
Lakin ben sana;
Sevdaların en büyüğünü, en yamanını vermeye,
Aşkların en mukaddesini yaşatmaya,
Hiç söylenmemiş sevda türkülerini söylemeye,
Yazılmayan aşk şiirlerini yazmaya gelmiştim,
Ve sana beyaz gelinliği giydirip,
Al bayrağı alnına hilal yapmaya gelmiştim.
Sense beni çarşı Pazar satmaya geldin Yaban GÜLÜ.
Ellerin koynunda mutlumusun,
Masumları aldatmak için hala umutlumusun,
Sen gayrı bu dünyada ha var ha yoksun,
Sen benim gözümde yeşermeyen bir otsun.
Yaban GÜLÜ.
Kayıt Tarihi : 18.12.2005 16:14:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!