'İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden, bizi helâk eder misin, Allah’ım? '
(A’râf 155)
Yâ Râb, bu uğursuz gecenin yok mu sabâhı?
Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
Yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
Devamını Oku
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız
Yalnız kederli yalnızlığımızda sıralı sırasız
O mahur beste çalar Müjgan'la ben ağlaşırız
Şair Allah'a isyan etmiyor; serzenişte bulunuyor. Biçare müslümanlara yardım etmesini diliyor.. Bugün de Müslümanların durumu aynı değil mi?
Belki de memnun değildi İslam'ın gidişatından ancak yapacağı kötülüğü yapıp gitti öbür dünyaya.
Allah çalışana verir,bunu bilmiyor muydu ki İslam için çalışmak yerine mason partisi İttihat ve Terakki'ye üye oldu?
Allah'a resmen isyan eden son ikiliğe hiç girmeyeceğim...
Beni Mehmet Akif'den soğutan şiir.
Teviliniz çok güzel, yerli yerinde. Zamanın çetin şartlarını hayal etmek bile bimümkün. Zaman o kadar kötü ki çoğu alim kıyametin kopacağına kani olmuşlar. Bir çoğu başka diyarlara gitmiş kimisi de Bediüzzaman gibi sebat etmiş, mücadele etmiş. Zamanın şartlarına göre değerlendirmek lazım.
“Ya Rab, bu uğursuz gecenin yok mu sabahı?” şiiri baştan sona dikkatle okunursa İslam’a ve Müslümanlara yapılan zulümler karşısında şairin ne denli mükedder olduğu, yüreğinin ne denli yandığı ve kainatın sahibine kalbini açarak âdeta içini nice döktüğü anlaşılır.
Şair, Balkan hezimetini, Birinci Cihan Harbi’ni ve nihayet Kurtuluş Savaşı’nı görmüş, bizzat aktif sorumluluk alarak vazife ifa etmiştir.
Kâfirlerin tasallutu, zulmü, gaddarlığı, Müslümanların da vurdumduymazlığı, gafleti ve safderunluğu şairi derinden yaralamış ve bu hüzün dolu kalpten zaman zaman derin inlemeler, sızlamalar taşmıştır.
Akif çocukluğunda hafızlık yapmış, babası Fatih müderrislerinden Temiz Tahir Efendi’den İslami ilimler okumuş, aynı zamanda modern ilimleri tedris etmiş zülcenaheyn bir şair ve alimdir. Kur'an’ın mealini yapacak derecede Arapça’ya ve dini meseleler hakkında fikir beyan edecek derecede İslami ilimlere vakıftır.
- O zaman bu şiir nasıl değerlendirilmelidir??
- Şiir, kalbin ince titreyişleri, ürpertileri ve feryatlarından doğar. Hissetmeyen bir yürekten şiir sadır olmaz.
- Bu şiirde isyan değil, hikmetinden sual olunmayan Rabbimize dönük olarak "tüm yaşananların arkasındaki derin hikmetin ne olduğu" sorulmaktadır âdeta.
- Gerçek manada isyan şiirleri Tevfik Fikret’te vardır. (Örneğin: Şeytan da biziz, cin de, ne şeytan ne melek var/ Dünya dönecek cennete insanla, inandım/ Haluk’ün Amentüsü’nden)
- Akif’in şiirinde isyan değil bilakis bir sığınma, bir yakarış ve dua vardır. “Kul daralmadan Hızır yetişmez.” kaidesince muzdar, çaresiz bir kalbin derin inlemeleri, soruları vardır.
- Çoklarının imanını kaybettiği, kaderi reddettiği, ümit namına her şeyini yitirdiği çok çetin, zordan zor zamanlarda en hassas ve içli bir yürek sahibi olan ve imanının verdiği hamiyet ve gayretle elinden gelenin en iyisini yapan, diyardan diyara iman, aşk, şevk, heyecan taşıyan büyük şairin bu iniltilerini nazar-ı müsamaha ile karşılamak gerekir.
- Safahat bir bütün olarak okunursa, şairin İslam şeriatına ne denli kalpten bağlı olduğu görülür. Pozitivizmin, emperyalizmin ve istilaların en çetin devrinde şuara arasında en kavi, en muhkem, en dirayetli zat Akif’tir.
Bırakın şairleri ulemanın bile itikaden sarsıldığı bir devirde, Akif’in dirayeti takdire şayandır.
Ulema arasında en sağlam duruşlu Bediüzzaman gibi bir büyük zatla dost olan Akif’in bu feryatlarını, hassas mizacına ve devrin şartlarına vermek gerekir.
Teviliniz çok güzel, yerli yerinde. Zamanın çetin şartlarını hayal etmek bile bimümkün. Zaman o kadar kötü ki çoğu alim kıyametin kopacağına kani olmuşlar. Bir çoğu başka diyarlara gitmiş kimisi de Bediüzzaman gibi sebat etmiş, mücadele etmiş. Zamanın şartlarına göre değerlendirmek lazım.
ŞİİRİN DOĞRU ANLAŞILMASI İÇİN:
'İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden, bizi helâk eder misin, Allah’ım? '
(A’râf 155)
...
Şiir, 'SAFAHAT'da da aynen bu şekilde verilmiş. Yani ‘Araf 155'in sadece bir cümlesi alınmış. Baş kısmı ve sonrası alınmamış. Bunun için yanlış anlaşılmakta.
Aslında ayetin bu cümlesinde olumsuzluk değil, sorarak “İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizi de mi helâk (yok) edeceksin? Etmezsin.
Edecek olsaydın daha önce zaten yok ederdin.”
Anlatılan bu.
Şimdi ayetin tamamını verirsek, cümle daha net ve doğru anlaşılır.
*
https://kuran.diyanet.gov.tr/tefsir/A'r%C3%A2f-suresi/1109/155-156-ayet-tefsiri
“Mûsâ, tayin ettiğimiz vakit ve yerde bulunmak üzere kavminden yetmiş adam seçti. Onları o müthiş deprem yakalayınca Mûsâ dedi ki: "Ey rabbim! Dileseydin onları ve beni daha önce helâk ederdin. İÇİMİZDEKİ BEYİNSİZLERİN İŞLEDİKLERİ YÜZÜNDEN BİZİ HELÂK EDECEK MİSİN? Bu iş, senin imtihanından başka bir şey değildir; onunla dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletirsin. Sen bizim velîmizsin. Artık bizi bağışla ve bize acı! Sen bağışlayanların en iyisisin.”
A'râf Suresi – 155. Ayet Tefsiri
…
YUKARIDA BÜYÜK HARFLERE DÖNÜŞTÜRDÜĞÜM MEALİ, DİĞER MEALCİLERİMİZ GENELLİKLE ŞÖYLE İFADE ETMİŞLER:
“İçimizdeki akılsızların işledikleri suç yüzünden bizi de mi helak edeceksin?”
““Eğer dileseydin, daha önce onları da, beni de yok ederdin. İçimizden bir takım dar kafalıların yaptıklarından dolayı, bizi yok edecek misin şimdi?”
“İçimizden bir takım beyinsizlerin işlediği günahlar yüzünden hepimizi mi helâk edeceksin?”
“ (Şimdi) İçimizdeki beyinsizlerin yaptıklarından dolayı bizi helak edecek misin?”
Diğer yorumlar için aşağıdaki linki açınız.
http://kuranmeali.com/AyetKarsilastirma.php?sure=7&ayet=155
*
Madem anlamak zor oluyor, SAFAHAT’tan kelimelerin anlamlarını da yazalım:
Nefha: esinti
Esnam: Sanemler, putlar
Cedd-i Hüseyin: Hüseyin’in dedesi. Peygamberimiz ve evveli…
Haremeyn: İki harem
1- Mekke’deki Harem-i Şerif
2- Medine’deki Ravza-i Mutahhare
Meş’al-i vahdet: Birlik meşalesi. Allah’ın birliğinin nûru.
Teslis: Allah’ı üçlemek itikadı, inancı.
İlhad: Dinsizlik, dinden çıkmak
Enfas-ı habis: Kötü nefesler, kötü ruhlar,
Lâ yüs’el: Sorumsuz olan
Nigenbân: Bakıcı
Cevami: Camiler
Mürted: Dinden çıkmış. Başka dine geçmiş
Fetva-yı müeyyed: Sağlam delil
Devâhî: Belalar
Bundan sonra inşallah hem şiir, hem de Akif doğru anlaşılır.
Hikmet Çiftçi
Allah bir, akıl ortak akıl. Karşında akılsızsa akıl sendeyse Allah ne yapsın! Ben Müslümanım bu gavur mu dersin. Akıl sendeki milli mücadelenin yanında oldun ve ortak akıl için çalıştın. Milli şair oldun. Bizde milli okur. Bir insanlık için. Ey şair senin mekanın benim okurluğum da. Cennet senin şiirlerinle okurluğum da. Senin şiirlerini okudukça beklersin okurlarını mahşerde. Allah bir, bir kavuşturur bizi.
İSYAN NE ALÂKA!..
Öncelikle böylesi çok çok anlamlı bir şiirin "Günün Şiiri" olarak sayfada yer alması beni ziyadesiyle memnun ve mutlu etti.
Gerçi yeni seçilmiş değil, eskiden seçilmiş (25.01.2006) ve tekrar güne düşmüş bir şiir.
Zamanının körlerine, sağırlarına, izansızlarına, akılsızlarına, vicdansızlarına, insafsızlarına ve en önemlisi bizden olup veya görünüp de ihanet içinde olanlarına çok açık bir itham, yergi, eleştiri var.
Gidişatı göremeyenlere, sonucu tahmin edemiyenlere tahammülü kalmamış merhum şair Akif'in.
Düşünün bir kere!.
Osmanlı İmparatorluğunun “Hasta Adam” olarak tanımlandığı dönemde, özellikle de 1900’lü yılların başlarından itibaren yedi düvellin hücumuna uğramış bir millet, bir devlet varken, kimden medet umacaktı merhum Mehmet Akif…
İnancı bütün, vatan ve hürriyet aşkıyla yanıp tutuşan, Kurtuluş Savaşı yıllarında da camiden camiye koşup vaazlar veren, cepheden cepheye, siperden sipere giderek askerimize, ordumuza moral veren Akif, insan olarak çaresizliği ve ümitsizliği yaşarken bunu hissettirmeden ümit veren oluyorsa…
Rabbinden başka kimden güç alacak, kime sığıncak, kime dert yanacak, kiminle derdini paylaşacaktı? Kısaca kimden güç - kuvvet alacak, çaresizliğini kiminle paylaşacaktı?
.
Bu şiirde zerrece Allah’a isyan yok.
İmanında zerrece zaafiyet yok.
Böyle düşünenler, hiç olmazsa daha önce yazılan yorumlara bir baksalar mutlaka doğruyu gösterecek birşeyler bulurlardı.
Misal; İbrahim Faik Bayav detaylı olmasa da yeterince açıklama yapmışlar yorumunda. İlk yorumu yazan Sadık Ahmet de en azından bir kapı aralamış, ne anlaşılması gerektiği husunda.
.
Bir de bilinmeyen kelimeler konusu var.
Zamanına göre Türkçe’yi aruz veznine uyduran, yani uygulamayı başaran ilk şairimizdir Mehmet Akif.
Türkçemizle şiir yazmayı şiar edinmiş ve mavaffak olmuştur. Bu açıdan da kendilerine minnet duymalıyız.
.
Eğer bilgisayardan giriyorsanız –günümüz şartlarına uygun programlar kullanılıyorsa- kelimenin üzerini işaretleyin, sağ tıklayın sizi Osmanlıca Lügat’e yani anlamına götürecektir. Yahut birkaç kalimeye de bir zahmet bakıverin.
Hep hazırcı olmayalım.
.
Geçmişte güne getirlen şiirden dolayı o zamanın seçici kuruluna teşekkürler.
.
Muhterem ve merhum Mehmet Akif Ersoy’a da Allah’tan rahmet diliyorum.
.
Hikmet Çiftçi
05 Eylül 2019
üstadımızın mekanı cennet olsun inşALLAH.
Abdulhamid'e karşı sergilediği muhalif tutumdan pişman olup olmadığını ancak Mehmet Âkif'in kendisi bilir. Ayrıca insanlar, Âkif'i de kendileri gibi esen rüzgara göre dönen bir rüzgar gülü zannetmesin. Ki; Âkif'i bilen bilir, o ne ise; o'dur. Kendi siyasi düşüncelerinize o büyük insanı âlet etmeye kalkmayın. Muhalif ise, muhalif olduğunu kabul ederek onu sevin.
Abdülhamid'e karşı sergilediği muhalif tutumun pişmanlığıdır bu şiir..
'Eyvâh! Beş on kâfirin îmanına kandık' derken şüphesiz ittihatçıları işaret ediyor Akif.. Hele ki kaleme alınan tarihe bakılırsa bu daha net anlaşılacaktır..
Bu şiir ile ilgili 43 tane yorum bulunmakta