Piyona vezir verdim,
ama
mat olmadım,
allem ettim,
kullem ettim,
pata bıraktım.
Pata pat
kodum hayata.
Şimdi yeniden;
dizdik taşları,
siyahı ben aldım,
yani;
savunmadayım.
Bir ayrıntıyı;
unuttu hayat,
beyazlarla;
avantajlı olduğunu
sanıyor.
Nah!
Avantajlı,
Her zaman;
samanlık
seyran olsa.
Ama ben;
siyahı severim,
serde,
anarşistlik var,
ne de olsa.
27.Haziran.03
*İki tekerlekli eşekten düşüp,
yerküreye kafa attığım,
ilk kez hastaneye düştüğüm;
anlarımın şiiridir.
Kayıt Tarihi : 22.5.2007 16:55:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Günlerden Cumaydı, elektrik faturamı yatırdım eve doğru geliyordum. Kaldırımlara kazı yapmışlar, elektrik kablolarını yerin altına gömeceklerdi. Kazı yapılan yerleri dikkat edilsin diye, fırfırlı bantlarla, çevrelemişlerdi. Şehrin ortasında ki, asırlık Kasımpaşa camii nin tam karşısından, yolu geçmeye çalışan bir dedem, o fırfırlı bantlara takılmış, benim on beş adım ötemde yere çok kötü bir şekilde düşmüştü, ben çığlık atarak yanına koştum, elinde bastonu olduğu için, elleriyle düşerken kendini koruyamamış, sağ alnını kanatmıştı. Hemen sol koltuk altından kavradım ve yavaşça kaldırdım dedemi. bir serçe gibi, bir ceylan gibi korkmuştu kalbi, elimle hissediyordum o an ölümün insanda yarattığı dehşeti. - Korkma dedem, bir şeyin yok,. dedim - Arabamı çarptı bana dedi. - Yok yok şu lanet olası bantlara takıldın, sakin ol sen, yüzünü yıkayalım hadi gel. dedim. Ve o pır pır atan kalbinin yanından, sol koluna girdim dedemin, yavaş adımlarla camiye girdik. önce oturtturdum o uzun oturaklara, hemen bir bardak su verdim, biraz soluklandı, sonra abdest taburesine oturduk yan yana, elime aldığım bir avuç suyla kanayan yarasını yıkadım. Kanı görünce, telaşlandı yine, - korkacak bir şey yok dedem, az bir sıyrık dedim. Elini götürdü yarasına, parmaklarına baktı aynaya bakar gibi. Sonra ben yıkamaya devam ettim dedemin yarasını, mendilinle kuruladık, açık havaya çıktık, bir banka oturduk cami avlusunda. - Cuma dinlemeye, geliyordum oğlum ben dedi, ayaklarım güçlü değil eskisi gibi, ancak bir kenara oturup dinleyebiliyorum, ama şimdi abdestim de kaçtı dedi. - Sen yine de otur dedem, otur dinle sen, allah yine kabul edecektir dualarını, sen merak etme dedem, dedim. On beş yirmi dakika oturduk yan yana, az önce olanlara sinema seyreder gibi seyirci kalanlar, yanımızdan gelip geçenler kendi aralarında homur homur: - adam kafası üstü düştü, oğlu herhalde yanında ki. diyorlardı, bazıları da - geçmiş olsun, iyimisin şimdi, delikanlı oğlun mu? diyorlardı. (Yaşasaydı belki babacığım o dedem yaşlarında olacaktı.) Sonra dedem sakinleşti, nasıl düştüğünü falan sordu, yaşadığı korkuyu gizleyemiyordu yine de gözleri, sonra sohbet ettik ondan bundan biraz. -Bir emrin yoksa bana müsaade dedem. dedim, -Allahaısmarladık derken ellerini öptüm, - Allah razı olsun oğlum senden, - Allah seni sevdiklerine bağışlasın. dedi, bana dedem. Dedemden ayrıldıktan iki üç saat sonra, kafa üstü düştüm bisikletten. Kim bilebilir, belki de o dualarla hayattayım, şu anda ben.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!