Sarhoştum.
Kalan tek damla gözyaşımı
sevdalara büründürüp sana akmıştım.
Sarhoştum…
Ar’ımı çatlatmıştım.
Sevdalanmış nar tanelerinin kanayan dağılışıyla
aşkıma ağlamıştım…
Beni bu eylül öldürecek
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Devamını Oku
Bir aşk kadar zehirli,bir orospu kadar güzel.
Zina yatakları kadar akıcı,terkedilişler kadar hüzünlü.
Sabah serinlikleri; yeni bir aşkın haberlerini getiren
eski yunan ilahelerinin bağbozumu rengi solukları kadar ürpertici.
Öğlen güneşleri; üzüm salkımları kadar sıcak.
Altı çizilesi ümitlere kapılırken yanmışlık, yanılmışlık, yanlışlıklar da yaşanır. Bilinen, silinen, üstü çizilenler de yanlışlıklara eklenir. Sonuçta çabalar bir hiç olan acabalara dönüşür. Aşk yanmaktır der Hz. Mevlana, yanmıyorsan kanatsız kuşa benzersin... Günün şiiri olarak tekrar okumaktan mutlu oldum. Tebrik eder, başarılarınızın devamını dilerim.
Ey sevgili;
Yangın mıydı, buzul muydu,
Sesinin tenimde yaktığı?
Yer ve gök arasında,
Yaşanmamış her ne varsa,
Senden mi kaldı, bunların hepsi bana?
Değil sevgili, inan değil!
Sadece ve sadece,
Bir kalem, bir kâğıt ve
Sessiz kelimelerden ibaret bir hayat işte,
Senden bana kalan!
Sonunda anladım ki;
Neyi geç yaşadığımı sandıysam,
Vaktiymiş çekip gitmenin,
Vakitliymiş gidişin!
Peki, eksik olan neydi bende?
Hep yerimde kalmam mı?
Peki ya, fazla gelen neydi bana?
Geri dönemeyişlerim mi?
Söyle;
Bu kadar mı güçlüydüm,
Bu kadar mı büyüktüm gözünde?
Unuttuğun tek şey midir, bir çocuk olduğum?
Ve inatla büyümeyip, ellerine kaldığım…
Ey yüreğimin nazlı sızısı,
Dayanılmaz öfke nöbetlerime kanma sakın,
Ben nedense, hep kendimi kandırırım...
Yoksa ben,
Nasıl kahramanı olurdum,
Tüm yitik öykülerin?
Bakma sen,
Boyumdan büyük kelimelerime,
Bakma işte!
Bilsen, öyle küçüğüm ki,
Kendi gözyaşlarım bile sığmaz benim,
Kendi avuçlarıma…
Eğer bir gün,
Sığdırırsam gözyaşlarımı avuçlarıma,
Beni kimler anlayacak?
Söyle;
Kim alacak eline,
Yüreğimde sakladıklarımı?
Ya sonra?
Ya sonra?
Sonrası yok işte!
Soruları çok,
Cevapları yok,
Bir aşk kırıntılarına dönüşeceğiz…
Biz;
Yalnızca biz bizi yakalayabilecekken,
Hep biz kaçmışız bizden…
İşte bu yüzden,
Nice yüzü yok saydım ben!
İşte bu yüzden,
Tanıdık çıkamadım, çokça yüzle ben!
İşte hep bu yüzden,
Tükene tükene,
Tüketmeye çalışıyorum yolları…
Hala senin ruhundan yankılanan o sese
Tutuldum,
Tutunmak istedim belki de…
Belki de hep bu yüzden kaçtım,
Gölgelerden ve kendimden…
Söyler misin?
Neydi o içine girip de,
Dokunamadığım,
Tutamadığım…
Nedendi,
Çözülmezliği sırrının?
Tek bir cümle geliyor aklıma;
Seni kendimde, kendimi sende saklamalıydım!
Takvimlere inat,
Zamansız zamanların devrinde,
Yargılardan, kaygılardan uzak
Sorgusuzca yaşamalıydım seni…
Sadece sevmeliydim seni,
Sözlerden, yeminlerden öte!
Senin rüzgârına kapılmalı,
Savrulmalıydı saçlarım,
Senin her bir rengine…
Oysa biz,
Bizde el değmemiş,
Bize ağladık,
Korktuk!
Bilmiyorum ki, neden
İçimizde gülümseyip duran o küçük çocuğa,
Hep ardımızı döndük biz?
Bak işte, yine yağmur başladı!
İnan, tüm ıslaklığımın nedeni
Bu yağmurlar…
Yine bir çılgınlık yapıp,
Az sonra
Sende kalan çocukluğumu çıkartacağım
Sandıktan…
Giyeceğim üstüme,
Yağmurluk misali
Hiçbir karanlığa aldırmadan
Çıkıp sokağa
Koşacağım…
Koşacağım…
Koşacağım…
Nefesim kesilene,
Dizlerimin bağı çözülene,
Tüm aşk sözlerin tükenene kadar
Durmasın,
Yağsın, yağmalasın dursun yağmur!
O son umudumu yüklediğim
Son kâğıttan gemimi de
Alsın götürsün yağmur!
Alsın götürsün gözyaşlarımı da, ince ince
Tüm hüzünlere inat!
Durma yağmur, durma!
Bu kez, en uzağa olsun gidişimiz yağmur! 15.9.’07
Bunca zaman bastırılmış, kendimizle olan kavgalarımız, yazgımızın gerçekliğinde, ayılır mı acaba bu sarhoşluktan?
Bu soruya cevabımız da, sanırım hep muamma kalacak…
Kaleminin gölgesini seviyorum… Ömrüne, o güzel yüreğine bereket üstat!
Gün, senin günün…
Söz, senin sözün…
Nicelerine inşaAllah…
Her daim;
Sevgim, saygım ve fiddareyn saadetler duamla…
Tebrikler günün şiirine..saygılar
Bu muhteşem şiiri daha önce fark etmemem büyük kayıp. Bu gün giydiği tacı alnının teri ile hak etmiş bir şiir.
Hangi harflerle yazıldın yüreğime
Hangi çizgilerle büründün resmime
Hangi şiirlerle düştün ellerime
Koskoca bir acabaydın
Belki bir çabaydın…
Öylesine içten, akıcı ve duru bir şiir dili ki. Okuru hemen sarıveriyor usulca. Çıkasınız gelmiyor şiirden. Kutlarım içtenlikle öğretmenim... Nicelerine....
Harika bir şiir. Çok yakışmış bulunduğu yere...
"Günün Şiiri"ni ve "Günün Şairi" Hikmet Çiftçi Beyi yürekten kutluyorum. Nicelerine...
Selam ve saygılarımla.
Muhteşem bir aşk itirafı...Bütün yakıcılığı ile lav olup dökülmüş dizelere...Kaç kere okudum bilmiyorum. Çok etkileyiciydi...
Kutluyorum günün şiiri seçilen ve hakkıyla seçilen şiirinizi ve sizi....
Yüreğinize kaleminize sağlık Hikmet Bey...
Selam ve Saygılar...
Güne düşen çok güzel bir şiir.Okudukça okuyucuyu düşündüren ve YA/NAR oluşu insanın ruhuna kanına canına dokunuşu apayrı bir sevda.Yine okudum. günün şiirinden Şairini kutluyorum. selam olsun.
Şiir sanki yarım kalmış, söylenecek daha çok şey varmışta söylenmemiş gibi. Zatén üç noktayla noktalanmasıda bunu gösteriyor. Evet acaba yangılar yanılgılar üzerine daha neler neler söylenmezki. Tebrikler günün şiirini kutluyorum.
Dile kolay...
6 yıl önceye döndüm şiirle.. Enine boyuna muhabbet etmişiz 6 yıl 3 ay önce...
Şimdi o muhabbetimi de alıp kutluyorum Günün Şiirini ve Değerli Kardeşimi.
Nicelerine...
"Sevgili Dostum... Kardeşim, Gönüldaşım Hikmet Bey...;
Sayfana geldim... Dertleşmeye, konuşmaya.. Hasret gidermeye... Umarım yerini bulur, ihmalim affolunur...
'Şiiri okudum... Bir anda içim cız etti... Sanki bir benzerlik vardı... 'Ya/NAR'a' düşmemizde... Yanışımızda, yanılışımızda... Hatta esrikleşişimizde...
Anlatması zordur... Hatta şiire dökmek bile zordur... Ben hala 'her şiirimde neredeyse kenarından, kıyısından' belli ederim.. Ama yazamam... Yazmaya ne elim, ne dilim, ne gönlüm varır... Yaşanmıştır, izi derinlere işlemiştir... Ete-kemiğe, oğula/toruna bürünmüştür... Yazsan ne olur ki?
Bu yüzden çokça işlerim şiirlerimde... 'İradelerimiz ne kadar yaşamımıza yön vermiştir?' Diye... Biz bize ne kadar kaldık, ne kadarımız elimizle, bizle, irademizle şekillendi diye...
İşte Ya/NAR'da bunu duydum... O yüreğimi elime alıpta dağ taş gezdiğim günleri... Gencecik, bıyıkları yeni terliyen öğretmeni... 'Hadi... Sıra sende... İşte deve/işte hendek!' denilen anları.. Ve ardımda kalanı, bıraktığımı... 'Sözleşmemizin' içimdeki burukluğunu... Yıllarca hep özlediğimi, gizlice yıllarca görüştüğümü ama bir türlü 'ben geldim... Sözüm sözdür... Özümdür... Senden başkasını taşımadım' diyememenin ezikliğini...
Acabalar bizimle gidecek... Anlaşılan budur... Adını ne koyarsak koyalım... 'Kaderdir' en nihayetinde... Seçememişsek eğer, başka ne olsun?
Dertleştim işte.. Sayfa buna müsait mi, doğru mu anladım, anlamak istediğimi mi anladım bilmiyorum açıkçası... 'Kardeşimsin...' Tek güvencem budur... Anlar nasılsa dedim... Hepsi bu...
Beni bir kırk yıl ötelere götüren şiiri, şiirin bütün 'hoşluğunu/ sarhoşluğunu' yaşadım... Daha ne olsun?
Kardeşimi içtenlikle selamlayıp, 'anılarımda yer etmesi için' şiiri alıp, ayrılıyorum sayfadan... Herşeyin mümkün olanın en güzeli olması dileğimle... Sevgiyle, samimiyetle, muhabbetle.."
Sevgili Dostum... Kardeşim, Gönüldaşım Hikmet Bey...;
Sayfana geldim... Dertleşmeye, konuşmaya.. Hasret gidermeye... Umarım yerini bulur, ihmalim affolunur...
'Şiiri okudum... Bir anda içim cız etti... Sanki bir benzerlik vardı... 'Ya/NAR'a' düşmemizde... Yanışımızda, yanılışımızda... Hatta esrikleşişimizde...
Anlatması zordur... Hatta şiire dökmek bile zordur... Ben hala 'her şiirimde neredeyse kenarından, kıyısından' belli ederim.. Ama yazamam... Yazmaya ne elim, ne dilim, ne gönlüm varır... Yaşanmıştır, izi derinlere işlemiştir... Ete-kemiğe, oğula/toruna bürünmüştür... Yazsan ne olur ki?
Bu yüzden çokça işlerim şiirlerimde... 'İradelerimiz ne kadar yaşamımıza yön vermiştir?' Diye... Biz bize ne kadar kaldık, ne kadarımız elimizle, bizle, irademizle şekillendi diye...
İşte Ya/NAR'da bunu duydum... O yüreğimi elime alıpta dağ taş gezdiğim günleri... Gencecik, bıyıkları yeni terliyen öğretmeni... 'Hadi... Sıra sende... İşte deve/işte hendek!' denilen anları.. Ve ardımda kalanı, bıraktığımı... 'Sözleşmemizin' içimdeki burukluğunu... Yıllarca hep özlediğimi, gizlice yıllarca görüştüğümü ama bir türlü 'ben geldim... Sözüm sözdür... Özümdür... Senden başkasını taşımadım' diyememenin ezikliğini...
Acabalar bizimle gidecek... Anlaşılan budur... Adını ne koyarsak koyalım... 'Kaderdir' en nihayetinde... Seçememişsek eğer, başka ne olsun?
Dertleştim işte.. Sayfa buna müsait mi, doğru mu anladım, anlamak istediğimi mi anladım bilmiyorum açıkçası... 'Kardeşimsin...' Tek güvencem budur... Anlar nasılsa dedim... Hepsi bu...
Beni bir kırk yıl ötelere götüren şiiri, şiirin bütün 'hoşluğunu/ sarhoşluğunu' yaşadım... Daha ne olsun?
Kardeşimi içtenlikle selamlayıp, 'anılarımda yer etmesi için' şiiri alıp, ayrılıyorum sayfadan... Herşeyin mümkün olanın en güzeli olması dileğimle... Sevgiyle, samimiyetle, muhabbetle..
Bu şiir ile ilgili 23 tane yorum bulunmakta