Ağlıyordu... Hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Arada bir; bittiğinden habersiz yanan sigarasından, parmaklarını yakışından habersiz derince bir ' Ah! ' edip nefes çekerken, ' Allah`ım! Aşıklarını yaktığın hicran ateşiyle yakmandan sana sığınırım. ' diye yalvaran cehennemi bile korkutan ateşin gönlündeki ızdırabından kurtulmak istercesine başını kaldırıp, baharın gelişini müjdeleyen ovalara bakıyordu.
Bakıyordu da... Öylesine manâsız ve boş bakıyordu. Zira; önündeki simidi yumuşatıp yemesi için, her on dakikada bir çay getirip götüren garsonu bile farketmiyordu...
Kendi kendine konuşurken, neler mırıldandığını duyabilmek için, rahatsız edermiyim endişesi ve korkusuyla yavaş yavaş yanına sokuluyordum usulca ben de...
- ' Ya kabzet bu ruhu, ya aç bu rahı! Zira sabra mecalim kalmadı Allah ` ım! .. Öyle bir rüzgâr estirdin ki, sahiplendiğim her ne varsa alıp götürdü benden. Öyle bir kuyuya attın ki; kervan geçip ip sarkıtmak şöyle dursun, ne dibi var, ne ucu bucağı? .. Halâ inmedeyim aşağıya, zifiri karanlığa...
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta