Ya Ebazer Sen Rebezede Yaşa

Bülent Aydın Nigehban
153

ŞİİR


0

TAKİPÇİ

Ya Ebazer Sen Rebezede Yaşa

Hiç konuşmayan için dürüstlük fazilet değil.
Sana göre, evet ya Ebazer, sana göre de;
“Susan kimse dürüst değildir! ”
Oldun olalı, hep böyle yaşamıştın.
Kalktın, görmek ve tabi olmak için gittin Resul’e.
Mekke’de çekmediğin çile kalmadı.
Kaç zaman dinledin sağı solu da; ancak öğrendin dostun yolunu.
Buldun, sordun ve dedin ki:
- Şiirlerinden oku!
Ne dedi gül yüzlü, merhametli Resul:
- Otur ey kardeşim, otur! Bunlar şiir değil; nurdur, İlahî kelamdır.
Dinledin ve hemen orada oldun teslim.
Teslimiyet ki, ölümüne!
Hani…
- Hangi kabiledensin? diye sorunca Resul,
Sen de;
- Gıfardan’ım, demiştin.
Acı bir tebessüm belirince yüzünde, sen de gülmüştün.
Çünkü kabilen…
Nam-ı diğer: “Yol kesen cinsinin en ünlüsüydü! ”
Sen de böyle bilirdin… Âlem de!
Ne söyledi Resul sana:
- Hidayete erdiren Allah! ..
Hemen yurduna git, eyleşme burada!
Bildiği bir şey vardı ki İlahî, ondandı bu kelamı.
Seninse bir kere içine düşmüştü ya ateş, bilmeliydi tabi olduğunu müşrikler.
Kâbe’nin hemen dibinde ilan ettin gerçeği, bayılana kadar da yedin köteği…
Ayıldın ve tekrar ettin değişmez gerçeği…
Yine bayılana kadar yedin, ömründe yemediğin kadar dayağı.
Ta ki; ellerinden kurtaramayacağını anlayan Abbas:
- Kervanlarınız bu adamın yurdundan geçer, artık ona göre atın dayak,
Durdular bir anda müşrikler…
Ve “Abbas’a” verdiler hak.
O zaman kurtuldun, onların şerrinden kaldın ırak.
Gittin yurduna, gittin de; İçindeki ateşle yaktın orayı.
Şeytanın askerlerini…
Gerçi kendi milletindi ya onlar!
Nasıl bir hikmettir, seninle Yaratan’ının arasında!
Hepsi kir oluğundan sıyrılıp, nur akan musluklara dönüşmüştü sayende.
Gün geldi, Resul geldi gül şehrine…
Sonra…
Uzaktan bir toz bulutu yükselince “Medine çekindi! “
Tekbirleri duyunca ve gelenin sen olduğun anlaşılınca, rahatlamıştı şehir bir an.
Geldin ve hemen koştun dizinin dibine…
Allah’ım ne mazhariyetti ki:
- Yeryüzü, Ebuzer’den daha doğru sözlü birisini barındırmamıştır.
Dedi Resul, çevresindekilere.
Bir gün sana fikrini sorunca bir konuda:
- Hemen kılıcımı çekerim, ya Resulullah! ..
Sonra, senden nasıl da söz almıştı,
“Sabır ya Ebazer, sabır! ”
Ömrünün sonuna kadar da tuttun sözünü.
Bir gün bir sefere geç kalmıştın.
Biliyordun ki beklerdi Resul.
Evet…
Arıyordu da mübarek gözleri ufuklarda seni.
Seninse devenle başın dertte…
O kadar aç ve zayıftı ki yürüyemiyordu ileri.
Sırtladın ve aldın her şeyi…
Kan, ter içinde tozlara bulandın ve seni gördü insanlar,
Dediler ki:
- Gelen Ebazer!
Nasıl da sevinmişti Resul, yine inciler senin için dökülmüştü ağzından:
- Tek başına yürür, tek başına ölür ve tek başına dirilir!
Ey Ebazer…
Yerinde olmak için bir değil, binlerce can verir bu beden,
İlk günde zaten söylemişti Peygamber:
- Allah’ım, Ebazer’e rahmet et.
Resul gitti “asli” yerine.
Senin de kabın sığmıyordu bedenine.
Ebubekir, Koca Ömer bir nebze ilaç olmuştu derdine,
Uydun ve kabul ettin hilafetlerini… Sonra:
Mübarek Osman’a tabi oldun.
“Bu ara cihat sınır boylarında” diye attın kendini derinlere…
O gün Muaviye’ye söylediklerin hâlâ kitaplarda ve kulaklarda:
- Biriktirilen mal, ateşten demir olacak hesap anında.
Bir de:
- Bir şeyler istemem sizin dünyalarınızdan!
Mektup yazılınca Hz. Osman’a,
Sen de ondan sonra çekildin sonuna kadar yaşadığın mekânına:
Rebeze! ..
En doğru sözlü insana gölgelik olan Rebeze.
Bir sen bilirsin, bir de onu Yaratan!
Sonra mı?
Hanımı dedi ki:
- Ya Ebazer, Kefenleyecek bir parça bez bile bırakmadın dünyada!
Hani, nerede cemaatin, seni kim nasıl gömecek burada?
Tebessüm eksik olmazdı ki yüzünden,
Ümidi ve haberi vardı bir şeyden,
İşte İlahî kudret, sebep yaratırdı her şeyden.
Az ileride Mes’ut ve erkânı geliyordu habersizce olup bitenden.
Tekrar ettiler Resulün sözlerini yeniden:
- Tek başına yürür, tek başına ölür ve tek başına dirilir!
Uğurladılar ebedî mekâna, huzurunu bulacağın yerine…
Ve eklediler:
- Yeryüzü Ebuzer’den daha doğru sözlü bir kimseyi barındırmamış, gölgelendirmemiştir, diye.
Yalnız yaşadın, yalnız öldün!
Şimdi beklersin tek başına “Ümmet” gibi haşrolacağın günü.
Sana söylendiği gibi, iman ettiğin Resul’den.
İlahî gün; defterlerin dürüleceği gün,
Ben de beklerim şefaatinden!
---------------------------
Not: Üniversite öğrencisi iken(1980’li yıllar): gecenin derin bir yerinde yazmıştım.
Cümleler ve olayların çoğu bildik şeyler.
Yabancı olmadığınız hayatı birde; “bendenizin” yorumuyla okudunuz.
Hatalar “nefsimden”…
Güzelliklerse; “Rabbimdendir.”
Eminim ki; herkesin: Hemencecik yazacağı bir yazı.

Bülent Aydın Nigehban
Kayıt Tarihi : 23.10.2014 10:46:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!

Bülent Aydın Nigehban