Ya Birbirimizi Sevseydik?.. - Garib Çoban
Maksadım şikayet değil ama yalan yok, camideki zorâki vaazdan, bıkkın, bezgin imamın sesinden de yoruldum.
Sadece hutbenin sonunda para toplanacağını duyuracağı zaman içtenlikle, önemseyerek, kelimelerini yankı bulabilecek tarzda ağzından döken imamlardan bıktım.
Ah Ya Rabbim emanete ne yaptık.
Geri dön kendine gönül.
Bir gölge olarak bile, bir rüya olarak bile.
Bu nasıl dünya hikayesi zor, mekanı bir satıh!..
Maksadım şikayet değil.
Sadece demek istiyorum ki; insan sahici olanı özlüyor böylesi anlarda.
Hasat ayında kaldı gönlüm, daha kendin olamamışsın, benim olsan ne yazar, buraya kadar, vesselam.
Aslı ile yapmacık olanın karıştığı.
İyi ile kötü olanın ayırd edilmesinin zorlaştığı bir dönemde insan daha çok özlüyor asli bir sesi.
Teheccüt vakti gece güneş'in adımlarını kim sayar?..
O tatlı altın iklimin peşinde kim uyumaz.
Aşk, şems vakti seyahat edenlerin yolculuğunun yapıldığı yer.
Asli bir duruşu.
Gördü mü teslim olası geliyor.
Görmedi mi özlüyor.
Eğer ruhum kaybolsaydı yokluğunun yankısında, ya Nebi.
Gönderdiğin nice rahmet ayları geldi geçiyor.
Üzerimize öylesine bir güneş doğdu ki bir anda yüzlerce günahı, isyanı örter gider.
Ama biz burda pek bir aciz, pek bir mahzûn kaldık.
Hasat ayında kaldı gönlüm, daha kendin olamamışsın, benim olsan ne yazar, buraya kadar, vesselam.
Gönül evinin kapısını ört.
Bu gülizardan yayılanlar da bu mâbetde topaldır, uçanlar da.
Yıldızların arasında arardım, salavatlarla senin varlığının ışığını.
Ben yazardım, senin için yaşayan kelimeler.
Ben varlığımı çıplak bırakırdım.
Sevgin onu sarsın diye, hava dünyayı kucaklıyor sanki.
Gerçek hayat, putlarını kırıp küçük değişikliklerin meydana geldiği zaman yaşanır.
Bugün rüzgar getirdi uzak fısıltılar, vaatlerinin yankılarını.
Unutulduğunu düşündüğüm, saklanan
zamanın gölgesinin ardında.
Şimdi ortaya çıkıyorlar, uyarı yapılmadan yeniden doğmuş, eski bir rüya gibi.
Hasat ayında kaldı gönlüm, daha kendin olamamışsın, benim olsan ne yazar, buraya kadar, vesselam.
Güzel olan hiç bir şey hülasa edilemez.
Güzel’in kaynağı el-cemîl bildiğimiz güzeldir de onun için mi acaba hülasa edilemez.
Gözümüz güzel olanı görmek ister.
Sadece hissetmek yetmiyor mu acaba.
Yani güzellikleri fiiliyata da geçirmemiz gerektiği anlamına mı geliyor bu?..
Ve zor mudur güzel olan bir hissi, bir hali eylemlerimize, işlerimize aksettirebilmek.
Tam da eyleme geçiriyorum derken niyeti bozulabilir mi mesela insanın?..
Bu bozulmadan kurtarabilmesi insanın kendisini kolay mıdır?..
Yazın sıcağı, kışın soğuğu olmadan neye yarar ki ölümün tatlılığı.
Hasat ayında kaldı gönlüm, daha kendin olamamışsın, benim olsan ne yazar, buraya kadar, vesselam.
Sahici, içtenlikli sözler duymak, okumak istiyorum.
Bazı güzel görünümlü kelimeler ürkütüyor beni. Tedirgin ediyor.
Hayat o kadar zor ve hızlı akıyor ki bazen ben kimim diye merak ediyorum.
Kelimelerin insanın putları arasında sıradanlaşması ne kötü şey!..
Yapay gülümsemeler, resmi saygı göstermeler.
Karşılıksız sevemeyen, birbirlerini hissetmeyen, fark etmeyen insanlar.
Hal hatır sormanın sadece sormakla kalacağını, sorulan hatırın kimi sorumluluklar doğurabileceğini sanki hiç bilmezcesine hal hatır soran insanlar.
Hasat ayında kaldı gönlüm, daha kendin olamamışsın, benim olsan ne yazar, buraya kadar, vesselam.
Bu yüzden midir bilmem eski güzel insanların adabında hal hatır sormak büyüğün haddineymiş.
Aşkın en güçlü belirtisi, zaman zaman dayanılmaz hale gelen bir şefkattir.
Şöyle bir sıkıntım var dese!..
Bir yarasına merhem olacak, işini görebilecek olan başlarmış hal hatır faslına.
Binlerce, on binlerce putlaşmış insanlar.
Ne tebessümü, ne ağlamayı keşfedemeyenler.
Kahkaha ile tebessümün farkından bihaber yaşayıp tebessümün açtığı güzellikleri göremeyenler.
Dünyalık hallerine zırlama ile ağlamanın farkından habersiz ağlamanın güzelliklerini kaçırıverenler.
Ne bilsin teheccüt vakti güzide mektuplar yazmayı.
Hasat ayında kaldı gönlüm, daha kendin olamamışsın, benim olsan ne yazar, buraya kadar, vesselam.
Sana şunu söyleyebilirim!..
Benim için bu dünya herhangi bir yer.
Bu benim evim.
Eğer sen isen, teheccüt vakti gelmeyen.
Ey sevgili, şems vakti kapıyı kim açıyor?..
Aşk, vücudumuzdaki her hücreyi iyileştirir, sonsuz bir alevdir.
Hiçbir şeyden korkmayalım.
Her zorluk bizi büyütmeye ve şuura yakınlaştırmaya hazır.
İyiliğin koruyucu kollarıyla çevrilidir.
Bilgeliği vardı ve bu bilgelik maneviydi.
İnsanlar maneviyatı dinle karıştırıyor.
Maneviyat ücretsizdir, haktan güvenle ruha inen Maidedir.
Tek güç ve tek gerçek.
Bu hayatta neler varsa Aşk'tır.
Hasat ayında kaldı gönlüm, daha kendin olamamışsın, benim olsan ne yazar, buraya kadar, vesselam.
Sevgi içten gelir, önyargısı yoktur, doktrini yoktur.
Çünkü o sizindir.
Doğduğumuz andan itibaren.
Evrenin bir harikası olarak karşılanırız.
Gökyüzündeki tüm yıldızları aydınlatırız.
An be an yaşam mucizesini üreten yüreğimize nazik bir dokunuş gibi.
Aşk içimizde yaşar ve sabırla bizi bekler.
Ruhunuzun yansımasıdır güzeldir.
Ve bazen yerleşik düzene karşı isyankardır.
Neyse ki her zaman başka bir gün vardır.
Ve başka rüyalar.
Ve başka kahkahalar.
Ve başka insanlar.
Ve b/aşka şeyler.
Hasat ayında kaldı gönlüm, daha kendin olamamışsın, benim olsan ne yazar, buraya kadar, vesselam.
Birisi bana bir şey söylesin.
Güzel bir şey söylesin.
İçinde kendisi olan bir şey.
Kışın ortasında nihayet, bacası tütmeyen evleri gördükçe içimde yenilmez bir yaz olduğunu öğrendim.
İnandığı ve yaşadığı bir şey dedi Deliler Şeyhi.
Duyduk!..
Cenab-ı Hak senin dilini talep ve dua için çözdüğünde, istediğini sana vermeyi murad ediyor demekmiş.
İşittik ve uyduk, azizimin durduğu duaya!..
Rabbim söylerken güzel söyleyebilmeyi.
Güzel söylemeye alışmamayı, alışıp sıradanlaşmamayı, tekdüzeleşmemeyi, muhatap olduğumuz her nesne ile Efendimiz gibi muhatap olabilmeyi nasip eylesin.
Hasat ayında kaldı gönlüm, daha kendin olamamışsın, benim olsan ne yazar, buraya kadar, vesselam.
Kendinizi başkalarının bakışlarından kurtarın.
Bu hayat değiştiriyor.
Dünya, duyularımızın karşılıksız sevgiyle keskinleşmesini sabırla bekleyen sihirli şeylerle dolu.
Başkaları hakkında bizi rahatsız eden her şey birbirimizi daha iyi anlamamıza yardımcı olabilir.
Efendimizin yağmur damlasına.
Bu Rabbimden yeni geliyor deyip tazeliğe göğsünü açması gibi hep bir tazeliğe göğüs açabilmeyi.
Diriliği dileyebilmeyi, diri olabilmeyi, uykuyu bile alimin uykusu eyleyebilmeyi.
Güzel söylemekten güzel eylemeye geçebilmeyi nasip etsin.
Bize ve Ahir zaman güzelleri kardeşlerime de.
Hasat ayında kaldı gönlüm, daha kendin olamamışsın, benim olsan ne yazar, buraya kadar, vesselam.
Elbette sana zarar vereceğim.
Elbette bana zarar vereceksin.
Elbette acı çekeceğiz.
Açığa çıkarılmış, zamanın buruşuk kağıdı benim hikayemi şiir diye anlatıyor.
Ama bu varoluşun koşuludur.
Uzun bir mevsim olan kış.
Gönüle iyilikle altın anları biriktirmenin, duygusal bir yolculuğa çıkmanın.
Ve her anın tadını çıkarmanın zamanıdır.
Bahar olmak kışın riskini almaktır.
Mevcut olmak, yok olma riskini göze almaktır. Sevincimi bilmek acı çekme riskimdir.
Teheccüt vakti hiçliğin fısıltısını dinleyin.
Ve şems vakti boşluğun heyecanına kapılın.
Hasat ayında kaldı gönlüm, daha kendin olamamışsın, benim olsan ne yazar, buraya kadar, vesselam.
Ey talip, senin O’ndan istediklerinin hayırlısı, O’nun senden istedikleridir.
Sen tam da benim istediğim gibi ne de güzel bir sevgilisin.
Başlangıca geri dönüp onu değiştiremezsin.
Ama olduğun yerden başlayıp sonunu değiştirebilirsin.
Geceler rüyalarla gündüzlerin unuttuğu efsaneleri Huu diyenlere anlatır.
Kendi istediği gibi var ettiğin beni de senin istediğin kıvama getir Ya Rab!..
Ne olur bana bakma da kendi keremine bak.
Seni hakkıyla seven nice bin aşığın.
Sana hakkıyla kulluk eden nice bir âbidin vardır amenna.
Lakin ben seni sevmeyi bile bilemedim, beceremedim.
Hasat ayında kaldı gönlüm, daha kendin olamamışsın, benim olsan ne yazar, buraya kadar, vesselam.
Ne olur şu garip halime uygun düştüğü gibi değil.
Şanına yaraşır bir hal ile muamele eyle.
Sevdiklerin hatrına, sevin diye yarattığın aşkına.
O’na yaklaşmak için kıldığım son iki rekattan sonra Deliler Şeyhi yaklaştı yanıma, can kulağıma usulca bıraktı mana tohumunu.
Unutma!..
Ruh bir rüzgardır.
Biz ise bir yaprak çırpınışıyız, rüzgarın kollarında.
Dünyada insan mağarasından çıkmak için.
Allah insana insandan tecelli eder, agah ol evladım, cümle dillerden sanadır hitâb.
Yönümü aşıklardan seccadeye döndürdüm, kulluğumdan utandım.
Hasat ayında kaldı gönlüm, daha kendin olamamışsın, benim olsan ne yazar, buraya kadar, vesselam.
Ey insan!..
Sen de içten içe yol al.
Sende gizli bulunanı bul, ona doğru yol al da, sen de canlan, senin de canına can gelsin.
Her fidanın sırrı toprağın içinden baş kaldırır yücelir.
Göklere doğru yükselen, boy atan mi’rac eden ağaçlar.
Sanki bahçelerde göklere uzanan merdivenler koymuşlardır.
Duygulu ve imanlı kişiler yerlerde sürüklenmesinler, göklere çıksınlar diye onları da mi’raca davet etmektedirler.
Sen ki seni sevdiğini söyleyenlere, salavatlarla sana ve ehli beytine varan ipini uzatansın!..
Hasat ayında kaldı gönlüm, daha kendin olamamışsın, benim olsan ne yazar, buraya kadar, vesselam.
Her şeyi düşünmüştüm!..
Ama kaderin kestirip attığı, kendi bedenini bile sürükleyecek gücü olmayan bir varlığım.
Bizi rahatsız eden dış olaylar değil.
Onlara ilişkin yargılarımızdır.
Bir başkasını sevgili ve sevilen olarak hayal edebileceğini.
Beni yanlış anlayacağını.
Ben onu sadece şefkatinden dolayı sık sık görmeye gidiyordum.
Seni seviyorum temiz bir sözcük, ortak bir özelliğe sahiptir.
Her ikisi de aklın bittiği yerde başlar.
İnsan insana kibirlendi, hiçbir şey söylememek, üzülmenin en samimi ve asil yoluydu.
Hasat ayında kaldı gönlüm, daha kendin olamamışsın, benim olsan ne yazar, buraya kadar, vesselam.
Aşk sadece vardır.
Bütün anılarım onunla ilgili.
Sen gittin ben kaldım.
Çünkü ikimiz de aynı oyunu oynuyoruz.
Zalimlik de aptallık gibi, ne kadar süslüyse o kadar iğrençtir.
Ayakkabılarım elimde teheccüt vakti gönül merdivenlerinden inerken.
Şems vakti, önünde mendil bir meczub gözümün ta içine bakarak yakıyordu nağmeyi!..
Bana mükemmel karşılıksız sevenin soracağı naif bir soruyu soruyordu!..
Daha senden gayrı aşık mı yoktur.
Nedir bu telaşın hay deli gönül diyordu.
Hasat ayında kaldı gönlüm, daha kendin olamamışsın, benim olsan ne yazar, buraya kadar, vesselam.
(Y.ed - Rahmanın Sofrası Albümü)
Kayıt Tarihi : 3.2.2025 22:50:00
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
![Yıldız](/Content/img/y_0.png)
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Şu dünyada üç beş günlük ömrün var, Nedir bu dükkanlar, bu konaklar?.. Ev mi dayanır, bu sel yatağına?.. Bu rüzgarlı yerde mum mu yanar?.. Ömer Hayyam
Ruh bir rüzgardır.
Biz ise bir yaprak çırpınışıyız, rüzgarın kollarında.
Dünyada insan mağarasından çıkmak için.
Ne güzel demişsiniz
dilinize sağlık
beğeni ile okudum
Din adamları da o doğruluğu aktaran , çoğaltan, büyüten nitelikte olması gerekli iken,
Doğruluk ekilmezse hasati da bugünün neslini turetiyor.
Dil ne söyler , el ne yapar
Göz nereye bakar
Öz nereye evrilir
Nicelik niteliksiz servetleri doğuruyor, ahlak tan yoksun, çıkar doluyor yürekler ne yazık ki.
Saygı ve selamla değerli Üstad
Şimdi "patron benim" edaları
Değil mi, ibadette, "hasatta..."
Özünden kopmuş bir gayretkeşlik!
Dostlar alışverişte görsün hesabı, "para"
Arsa
Dükkan
Kira işleri ön planda!
Allah vicdan versin
İbadetten önce o lazım artık bize!
Birbirimizi nasıl seveceğiz ki biz,
"Hangi gözle görüyoruz" birbirimizi,
Açık değil mi?
Tebrikler "kanayan yaraya",
Tuz için, Engin Bey...
TÜM YORUMLAR (3)