Geceydi. Yıldızlar, karanlık gökyüzünde birer parıltı gibi titriyordu. Ay, tüm ihtişamıyla dünyaya gülümsüyordu. Şehir uyurken, sokaklar sessizdi; yalnızca uzaktan gelen bir köpeğin havlaması ve rüzgarın hışırtısı duyuluyordu.
Küçük bir kahvehanenin önünde durdum. İçeriden gelen hafif kahve kokusu, beni içeriye davet ediyordu. Kapıyı araladım ve içeri girdim. Köşedeki masada, yaşlı bir adam oturuyordu. Gözleri, derin bir hikayeyi anlatır gibiydi. Yanına oturdum, o ise bana dönüp gülümsedi.
"Yaramızda kalsın," dedi yavaşça. Bu kelimeler, adeta kalbime işledi. Yaramızda kalsın; yaşadığımız acılar, anılar, sevinçler. Hepsi bir yara gibi içimizde, ama iyileşmek için değil, hatırlamak için oradalar. Bu kelimelerle anladım ki, hayatımızdaki her anı, bizi biz yapan parçalardan biriydi.
Bir fincan kahve söyledim ve düşüncelere daldım. Her bir yudumda, geçmişin izlerini hissettim. Çocukluğumun sokaklarında koşturmalarımı, ilk aşkımı, kayıplarımı... Her biri, yaramda bir iz bırakmıştı. Ama hepsi, beni ben yapmıştı.
Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın,
Öylesine yıktın ki bütün inançlarımı;
Beni bensiz bıraktın; beni sensiz bıraktın.
Bu şiir ile ilgili 0 tane yorum bulunmakta