Renk teorisine başvururuz,
Kasım pusunda biz nasıl daha parlak görürüz..?
Afgan bayrağındaki gibi; kanın karşısındaki o umut oluruz!
Türküz, ‘Velev ki Abazayız’
Çok renkliyiz biz, alaca bir halkız.
O da bu kayıp dönemin genci,
KPSS sancısı hep midesinde.
Çarşıda yürüyor, fikirleri üşüşüyor
Madenci mi olsa taşçı mı?
İşçi mi olsa başçı mı?
Ortamdaki tek tekil şahıs: ben!
Nasıl mıyım? Cevap ezberimde “harikayım ben!”
Hiç değişmemiş miyim? “hıhı cnm aynen”
Oysa maddenin yapı taşıydı hücre, ruhumun yapı taşıydın sen.
Doyum anı nedir özleme?
Masif masada mektuplarım ve ben,
Uyanığız bir imsak vakti yine.
Duvağı hala kapalı, acaba hiç açmasa mı?
Şu vakitte de dönülürdü bu yoldan,
O tuzlu kahveyi içmiş olmasaydı.
“Örneğin ben,” diyor, “bıktım bu cehaletten.”
Ateşe dalmış kömür gözleri, yanmasın.
“Bak, likör koydum.” diyorum.
Bakmıyor.
Yanıyoruz birlikte.
Çetin günler geride kalmış
Güncesinden sadece vatan okunur,
Önderim tamamlıyor cümlesini:”…ve en çok da milletimle duyduğum gurur.”
‘Yakın hissediyorum sana’ diyordu bana,
Sıhhi sebeplerle bir buçuk metre uzağımda.
Pencereye konan yavru kuş da onun gibiymiş
Meğer açlık ve yalnızlık beyinde aynı noktayı harekete geçirirmiş.
Geçen zamanın ispatı sadece rutinler,
Sonda değişiyor yine, demek kırk beş gün daha geçmiş.
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!