Hohen Bleichen caddesini anarak
Büyük günümüzün gürültüsünden uzakta,
geçmişte şan ve şeref, boşlanmış, hurda şimdi;
durur sessiz eşyalar, tozlu, tuhaf, bambaşka
birkaç koket fincan, Biedermeier stili.
Bir son öpüştü rıhtımda
kaldı ardımda.
Akıntıdan yana, denizlere yolun
gidiyorsun
Deniz feneri olsaydım
gecede, fırtınada
ışıktım, balıklara,
vapurlara, kayıklara -
ne yazık ki ben kendim
batmak üzere bir gemiyim!
Deniz kabukları, renkli, parlak;
çocukların bulduğu.
Deniz kabukları, ince, yuvarlak;
içlerinde rüzgârın uğultusu.
Türkü söyler yüce deniz içlerinde-
Ben ölünce
hiç değilse
Bir fener olsam,
kapında dursam,
soluk donuk geceyi
aydınlığa boğsam.
Hamburg'da gece
başka kentlerde
o tatlı, mavili kadın
Hamburg'da kül renginde;
yağmurda yağışta başını bekler
Tanrıya uzak kalmışların.
Küçük solgun gül!
Bordadan esen hoyrat yel
perişan etti seni!
yaprakların sanki
bir liman yosmasının
sırtına giydikleri -
Sen. Makine başındaki adam ve atölyedeki. Sana yarın su boruları ve vanalar yerine
çelik miğferler ve makineli tüfekler yapmanı emrederlerse, yapılacak bir tek şey var:
HAYIR de! ...
Sen. Tezgahı ardındaki kız ve bürodaki kız. Sana yarın bomba doldurmanı ve keskin
nişancı tüfekler için hedef dürbünleri monte etmeni emrederlerse,
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!