Vuslat Yolculuğu Şiiri - Kemter Abdal

Kemter Abdal
184

ŞİİR


3

TAKİPÇİ

Vuslat Yolculuğu

Yüce dağ başına kar olup yağdım,
Rüzgâr olup Düldül ile yarıştım.
Âdem olup yerlere saçıldım,
Mûsâ'ya Hârûn oldum da geldim.

Baykuş oldum vîrâneler dolaştım,
Şahin oldum yüce dağları aştım.
Zamanda kayboldum, mekânda bulundum,
Îsâ'ya havâri oldum da geldim.

Âşıktan mâşûka yol oldum gittim,
Mühanete erkân öğretip geldim.
Hakk'ın dîdârını seyr edip geldim,
Muhammed'e Mürtezâ oldum da geldim.

Hazân yaprağıydım, savruldum uçtum,
Bir toz zerresiydim, sahrâlar geçtim.
Tatlı bir söz idim, gönüller dolaştım,
Hüseyin aşkıyla yandım da geldim.

Köle oldum, haraç mezât satıldım,
Hak yolunda kılıç ile kesildim.
Derim yüzdürecek şiirler yazdım,
Nesîmî'ye yoldaş oldum da geldim.

Kemter Abdal
Kayıt Tarihi : 22.4.2025 13:14:00
Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Yıldız Şiiri Değerlendir
Hikayesi:


Bu şiir, şairin farklı zamanlarda, farklı kimliklerde ve farklı olayların içinde var olduğunu, adeta ruhunun zaman ve mekan sınırlarını aştığını mistik bir dille ifade ediyor. Şair, kendi varlığını mitolojik, dini ve tarihi figürlerle özdeşleştirerek, evrensel bir ruhani yolculuğa işaret ediyor. İlk dörtlükte, yüce dağ başında kar olup yağması, engin ve ulvi bir kaynaktan geldiğini simgelerken, rüzgâr olup Düldül (Hz. Ali'nin atı) ile yarışması, hız, güç ve ilahi bir dava yolunda olma halini çağrıştırıyor. Âdem olup yerlere saçılması, insanlığın başlangıcına ve yeryüzüne yayılışına gönderme yaparken, Mûsâ'ya Hârûn olması, peygamberlik görevinde destekleyici ve yardımcı bir rol üstlendiğini ifade ediyor. İkinci dörtlükte, baykuş olup viraneleri dolaşması, dünyevi yıkım ve yalnızlık içinde bile bir anlam arayışını simgelerken, şahin olup yüce dağları aşması, yüksek hedeflere ulaşma ve engelleri aşma gücünü gösteriyor. Zamanda kaybolup mekânda bulunması, ruhun zaman ve mekan kavramlarının ötesinde bir varoluşa sahip olduğunu ima ederken, Îsâ'ya havâri olması, ilahi bir öğretinin yayılmasında fedakar bir yardımcı olduğunu belirtiyor. Üçüncü dörtlükte, âşıktan mâşûka yol olması, ilahi aşka giden bir araç veya köprü olma görevini üstlendiğini gösterirken, mühanete erkân öğretip gelmesi, zorluklara ve cahilliğe karşı doğru yolu gösterme çabasını ifade ediyor. Hakk'ın dîdârını seyr edip gelmesi, ilahi güzelliği ve sırları müşahede ettiğini belirtirken, Muhammed'e Mürtezâ (Hz. Ali'nin bir diğer adı) olması, peygamberin en yakın ve güvenilir dostu, sırdaşı olduğunu ifade ediyor. Dördüncü dörtlükte, hazân yaprağı gibi savrulup uçması, dünyevi geçicilik ve teslimiyet halini simgelerken, bir toz zerresi olup sahrâları geçmesi, küçük ve önemsiz görünmesine rağmen büyük yolculuklar yapabileceğini gösteriyor. Tatlı bir söz olup gönülleri dolaşması, sevgi ve bilgelik taşıyan bir etki yarattığını ifade ederken, Hüseyin aşkıyla yanması, Kerbela'nın acısını ve ilahi aşka duyulan derin bağlılığı simgeliyor. Son dörtlükte, köle olup haraç mezat satılması, çile ve zorluklara katlanma, hak yolunda fedakarlık yapma halini anlatırken, hak yolunda kılıç ile kesilmesi, inancı uğruna şehit olmayı ifade ediyor. Deri yüzdürecek şiirler yazması, acı ve zulme rağmen etkileyici ve kalıcı eserler ortaya koyduğunu gösterirken, Nesîmî'ye yoldaş olması, Hallac-ı Mansur gibi vahdet-i vücud inancını savunan ve bu uğurda acı çekenlerle aynı kaderi paylaştığını ima ediyor. Özetle şiir, ruhun ezelden ebede süregelen yolculuğunu, farklı zaman ve mekanlarda farklı roller üstlenerek ilahi hakikate ulaşma çabasını çok katmanlı ve mistik bir dille anlatıyor. Şair, kendi varlığını farklı peygamberler, evliyalar ve tarihi olaylarla ilişkilendirerek, evrensel bir ruhani deneyime ve ilahi birlik arayışına dikkat çekiyor.

Yorumunuz 5 dakika içinde sitede görüntülenecektir.

Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!