Bir kız vardı
Kendi hüznünü sarıya boyalı saçlarında taşıyan
Bir kız
Çocuk gibi küçücük ellerinde
Koca bir geçmişi titreten
Her kaçışında masumiyetinden
Ben bir fırtına kuşuyum
Ses verin sesime
Kulak verin çığlığıma
“bu çığlıkta fırtınaya susamışlık var! ”
“öfkenin gücünü
Sen
Kapatıp giderken tabutunun kapağını
Ölüme bile usulca dikilmişti nefesin
Siluetlerinin korkaklığı bir yana
Belagat usulü idi ülkemde sevda
Bozkırların ve ovaların uçsuzunda…
Eski bir yiğitlik destanı,
soluk bir ağıt
uçsuz bir türkü gibi;
bir ceset
ve bir hançer yalımında.
Ne kaybettiklerimdir gelenler
ne de muştusu çiğ damlası tadında
göğsünde tomurcuklanan günün
Öylece bir çocuk
öylece kara
Sevgili,
Hayallerimin rüzgârına kaptırdım dünümü
Beni alıp giden düşlerde ki, alıp götüren
Rüzgârlara
Gerçeğin acımasız suyunda gezinmemeliydi
Kendi yüreğinin ağır sancısı.
Yıkılsa da bu güzellik,
bu çirkinlik;
yaratmak için daha güzelini,
ve çirkini
bir kez de biz vuracağız balyozu.
Bak son kuş da
kanat çırpıyor ölüme.
Son sevda türküleniyor dillerde.
Ve kalan son yaşamın ağıtı yoğruluyor
nasırlı kaba ellerde.
Kara saçlı
Koca kafalı
Koca göbekli
Çengel burunlu bir adam
Bir kız sevdi bir gün
Kocaman gözleri
Bu şaire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!