VUSLAT
Şeb-i arûs, Mevlânâ’nın son demdeki vuslatı
Bir maşukun, aşığına, urûc etme hil’atı
Tasavvuru ne kadar zor, ne muamma bir manâ
Vuslat ânı Mevlânâ’nın, hasretinin mir’atı
Yüreğine nakşedince, sevdasını, Mevlâ’nın
Nevbahârî güller açmış, gönlünde, Mevlânâ’nın
Lütfedilip ruhta, cezbe, varlığını sarınca
Şevketini, şöhretini, yırtmış atmış dünyanın
Kalpler inbisat edermiş, O’nun için yanınca
Tüm cihânı sığdırırmış Hakka halîl olunca
Rıhtım gibi yaslanmışlar, ruhu sezâ insanlar
Sultanına bende olup, aşkına baş koyunca
Açılarak, cümle kapı, kalmayınca bir engel
Basmış geleni bağrına, sanki kolları pergel
Rehber olunca Peygamber müşkülâtlı yolunda
“Gel!” demiş, umum nâsa; “Ne olursan ol, yine gel”
Mevlânâ bu; ufku geniş, gönlü engin bir derya
Gelmiş gitmiş, ân-ı vahid; sanki olmuş bir rüya
Hak namına ne yaptıysa bâkî kalan mîras, o
En nihayet, bu can’a da, vefâ etmemiş dünya.
Ali Rıza Aydın
28 Ağustos 2012
Kayıt Tarihi : 12.12.2024 15:13:00
© Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve / veya temsilcilerine aittir.
Her fanî gibi büyük insanlar da ölüm hakikatini yaşarlar, tadarlar. Hazreti Mevlânâ da en büyük olan Allah'ın katına yelken açan bir değer. Her yıldönümünde kutlanan ölümü, ölmek değil; aslında "olmaktır". Çünkü ebedî alem, sonsuz hayat orada. Önemli olan huzur u İlâhîye yüz akıyla gitmektir. Mevlâm, gidinlere ve gidecek olanlara rahmetiyle muamele eylesin.
Bu şiire henüz hiç kimse yorum yapmadı. İlk yorum yapan sen ol!